Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sen ya "SEN" olmasaydın…

İşte bu cümle ile başladı her şey. Serüvenin ana karakteri boş bir yolda yürürken ve  dalgınca etrafına bakınırken, hatta önünde uçuşan yaprakları görmezden gelirken, kim bilir neler düşünüyordu acaba?  Duygularının yitip gittiği bir dünyaya "Merhaba" diyordu artık. Sıkıntısı büyüktü. Elindeki boş şişe ile yürürken caddeleri, şehirleri fethetmekti amacı. Daha doğrusu asıl isteği onlara isyankar bakışını göstermekti. Rüzgarın ona çarpmasından ziyade, kendisinin o rüzgara kafa tutmasıydı önemli olan. Öyle de yapıyordu zaten. Ben "BEN" değildim artık diyordu. Suskun ifadeleri gözyaşlarının gerisinde kalmıştı. Onlar bir zamandı deyip, asi yüreğini oradan oraya savuruyordu. Arıyordu; ne aradığını tam olarak bilmeden. Sorguluyordu gerçekte kendini. Ne var ki cevabı yoktu hiçbirinin. Bütün sorularının boşluklarla dolduğu boş kağıtlara öylece göz gezdiriyordu. Bir nokta mıydı koyması gereken, yoksa ünlemlerle dolu yaşamına bir ünlem ve virgül daha mı katmaktı yapması

Susmak...

Gözlerim durgundu; sadece bir boşluğa bakmak istiyordu. Sahipsiz kalmış olan ruhunun içinde debelenirken, soyutlanmak istiyordu etrafındaki onlarca ve de yüzlerce yüzden. Sorgulamak istemiyordu hiçbir şeyi. Sadece ıssız yalnızlığında öylece duraklamak istiyordu. Konuşacak belki de en son kişiydi; hayalindeki o insan. Kimileri sessiz kalmayı tercih eder; kimileri de öfkesine yenilir; ve uçar en olmadık ve de olmayacak olan o noktaya doğru. Yanlış gidilen yollar, konuşulan sözcükler, hayatlar belki de sahipsiz öylece kalmalıdır. Bir yerlere ulaşmasını beklemek, olmasını arzu etmek kadar saçma hiçbir şey yoktur. Siz hiç düşünüzde gördünüz mü bazı saçma hikayeler? Ben görüyorum. Görmenin bile bazen hata olduğunu bildiğim inanışların içinde buluyorum kendimi. Varlığım neye hizmet ediyor bilmiyorum; ama suskun kalmayı hiç istemiyorum aslında. Belki de susmak sadece bir olasılıktır. Olamaz mı?