Ayaklarım çıplak... Üzerinde ilerlediğim toprağın kokusunu duyuyorum. Çimenlerin üzerinde yavaşça yürürken, saçlarım rüzgarla beraber dalgalanıyor. Elimdeki mendilin yavaş yavaş avuçlarımdan kayıp gittiğini hissediyorum. Güneş batmaya yakın... Hem de çok yakın. Bu bir veda olmalıydı. Bu belki de son kez bir veda olmalıydı. Sözcükler dudaklarımın arasından akıp gitmeliydi sana doğru. Akıp gitmeliydi; öylece sus pus olmadan dökülmeliydi cümlelerim... Belki isyanlarımdı sana karşı içimdeki öfkeyi böylesine dağlayan. Belki de... Bilmiyorum. Bilemiyorum. Mutsuzum konuşamadığım için şu an, mutsuzum öylesine sadece bakakaldığım için ardından. Titreyen vücudumun ardından sadece el sallayabildim sen uzaklaşırken limandan. O giden vapurun ardından buğulu gözlerimi öylece denizin üzerine diktim. Bir el sallama hakkım vardı; onu kullandım sen giderken. Elinde bir valiz vardı; ve bu son bakışmamızdı. Geri dönüşü yoktu. Geri dönmeyecektin artık. Başka bir ülkenin başka bir şehrin kaldı...
Bu sayfada kendinizi evinizde gibi hissedin...