Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Işıl German " Baksana Bana" 1976

Harika bir parça… Bugün Blog'umda sizlerle bu güzelim şarkıyı paylaşmak istedim; çünkü son birkaç gündür onu büyük bir keyifle dinliyorum. Sanırım ben Yeşilçam insanıyım! Yanlış dönemin yaşayan varlığıyım. İyiden iyiye bunu kabullendim… Şu sözleri gözlerinizi kapatıp dinleyin; ve ne demek istediğimi çok daha iyi algılayın lütfen! Hey hey baksana bana Onu mu buldun bula bula Böyle mi söz vermiştin Bir zamanlar söyle bana Hey hey baksana bana Onu mu buldun bula bula Git görünme gözüme artık sen İstemem Göremezsin hiç sevemezsin bir daha sen beni Gelemezsin hiç dönemezsin sen bana geri Hey hey baksana bana Onu mu buldun bula bula Böyle mi söz vermiştin Bir zamanlar söyle bana Hey hey baksana bana Onu mu buldun bula bula Git görünme gözüme artık sen İstemem Duyan olsa bir gören olsa ne olur halim Hani yalnız benim için çarpardı kalbin

Yüzleşiyorum Kendimle...

Not: Bu yazıyı aşağıdaki video şarkıyla birikte okuyun lütfen! Mutluluk… ve Mutsuzluk… Bir insan her iki duyguyuda uç noktalarda aynı anda nasıl yaşayabilir? Nasıl yüreğinin bir yanı coşkuyla gülümserken, öbür yanı gözyaşlarına boğulabilir? Nasıl bir aşktır ki bu, insanı yerden yere vurabilir? Soramazsın… Aklındaki milyonlarca soruyu soramazsın. Konuşamazsın… Karşı karşıya gelince anlatmak, çözümlemek, ifade etmek istediğin onlarca cümleyi dile getiremezsin. Bakamazsın… Gözlerine saatlerce durup öylece sevgi dolu bakışlarla bakamazsın.  Nedenler ve Sebepler… Yarım kalmışlıklar ve tamamlanmışlıklar… Gelişmeler ve Sonuçlar… Hepsi sarar dört bir yanını vahşice ve umursamazca. Hiçbirini etrafından kovalayamazsın.  Gece derin derin nefes alışını duyarsın. Sarmalamak istersin onu tüm gücünle, lakin yapamazsın. Sabah uyandığında yanağına öpücüğünü kondurmak istersin; onun da seni öpücüğe boğmasını arzularsın. Ama hayaldir işte; gerçeklerle o sabaha uyanırsın.  Sana… Gerçek

True Love...

Sevdim! Çünkü; bir tek ona sarılınca yuva gibi kokuyordu hava… Bir su damlasının toprağa düşmesi gibiydi AŞK . Toprak ne onsuz olabilirdi; ne de o toprağa düşmeden varolabilirdi.  Bir varmış bir yokmuşların başladığı hikayelerden biriydi bu da işte… Çok daha önce yazdığım gibi… Çok daha önce söylediğim gibi... Yarım kalmıştı yaşananlar; öylesine bir boşluğa düşmüştü duygularla birlikte hayaller. Ve bu yüzden bir kez daha yazılması, yaşanması gerekiyordu. Öyle de oldu… Çünkü bu hikayenin bir sonu yoktu.  Kadın sabretmeyi öğrenmişti… Beklemeyi kendine bir meziyetmiş gibi kabul ettirmişti. Adam ise özlemeyi yaşamıştı. Özlerken belki de adım adım AŞK 'a yaklaşmıştı. Geçen aradaki onlarca zamanı aslında kaybetmiş gibi görünmüş olsalar da kazanmışlardı. Yaşanması gerekiyordu bunların hepsinin; işte bu yüzden de yaşandı. Pişmanlıktan ikisinde de eser yoktu. Adam ile Kadın, birbirlerinden uzak kalmalarının onlarca anını tek bir sarılma ile olabilecek en güzel boyuta geçirdile

Bu Bir Aşk ise DAYANAMAZSIN!

Bitmez… Zaman geçmez. Suskunluk çekilmez olur. Dayanılmaz acılar gittikçe artar. Geceleri ter içinde uyanırsın. Yastığın yanında bulamadığın nefesi koklarsın. Dokunamazsın… Sarılamazsın. Geceler birer birer yitip gittikçe seni boğan havayı odandan silip atamazsın. Kendine bile kızamazsın. Yaptığın onlarca aptallığa umursamaz olamazsın. Haykırırsın! Lakin sesini duyuramazsın. Aşk! Daha büyük eylemlerin anasıdır. Eğer aşık değilsen; olduğun yerde sadece izlersin. Yaşanacak anları bekletmek eğer bir tercih ise o zaman aşık değilsin. Çünkü Aşk, doğru zamanı beklemez. Aniden, kendilğinden, saçma sapan bir şekilde birden bire gelişir. Ve sen onun alevine hiç korkmadan kendini bırakırsın. İsterse seni cehenneme sürüklesin; yine de onu bırakamazsın.  Kısacası onun yanında olmayı, onunla beraber uyumayı, onunla beraber hayatı yaşamayı istersin. İşte bu yüzden bu bir AŞK ise onsuz kalmaya dayanamazsın! BURCU ÖZDER