Ana içeriğe atla

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma! 

Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu? 

35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN", kendini keşfetmiş, vicdanı aptallıkla, özgüveni küstahlıkla karıştırmayan, tevazu nedir bilen ama kendini de ezdirmeyen bir "BEN..." İşte 35'im; yeni "BEN"le hayatı yaşamaya hazır mısın? 

(Fotoğraf: Öner Artıç)

Candan Ünal'ın bir yazısında da dediği gibi... Hedeflerimi daha net biliyorum artık, hayallerim için gideceğim yolları da... Düştüğümde kalkacak gücüm de var; her gecenin aydınlanacağını bilen bir ruhum da... Fakaaat! Arada saçmalama ve çocuklaşma haklarımı saklı tutuyorum 😉

Ne yaşlanıyor muyum? Kim demiş onu... Diyen halt etmiş! Ben Benjamin Button gibiyim... Her yıl biraz daha gençleşiyorum. Ruhumu eskitmiyorum; eskitmediğim ruhum bedenime, yüzüme, bakışlarıma yansıyor. Ne mutlu bana!

Şimdi elimde bir eski bavul var. Koskocaman bir hayat çölünün ortasındayım. Neler sığdırdım o bavula bir bilseniz... Aşklarımı, başarılarımı, hüzünlerimi, mutluluklarımı, amaçlarımı, yaptıklarımı, hayallerimi, kızgınlıklarımı, küskünlüklerimi, kaybettiklerimi, kazandıklarımı, dostlarımı, arkadaşlarımı, düşmanlarımı, ailemi, koca bir 34 yıllık hayatımı... Şimdi hayatın geri kalanı için ufka bakıyorum daha umutla, daha mutlulukla, daha parlak gözlerle ve daha çok içimdeki arzu dolu hayallerle... Hazırım 35'im... Var mısın bu deli kızla hayatın macerasını sonuna kadar yaşayıp, tamamlamaya? 

E O ZAMAN HOŞGELDİN HAYATIMA SEVGİLİ 35! 😊


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Güzel bir duygu paylaşımı,hoşlandım yazdıklarınızdan :)
Bana 35 yaşımı hatırlattınız. Akıp geçip gidenleri ama gelecek içinde umutlu ve pozitif bakabilmeyi.
Ne diyelim güzel yaşlarınız olsun :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...