Ana içeriğe atla

Adı PİŞMANLIK, Adı ÖZLEMEK...

Not: Bu şarkıyı aşağıdaki video şarkıyla okuyun lütfen!

Hayatta herkesin yaşadığı birçok pişmanlığı vardır. Kimilerinin yükü daha fazladır; kimilerininki ise daha azdır. Ama bir gerçek vardır ki o da cümleler bir süre sonra "Keşke" ler ile başlar.

Benim hayatımın "Keşke" leri yok derken, sayısı farkında olmadan yükselmiş. Bir tek insan için o "Keşke" ler var şu an. Sadece onun için...

Bir gün, bir hata yaptım. Hep benim korkumdu bu; "onu bir başkasıyla sevgili olarak görmek". Ama o yaşadı bunu, tam 5 yıl önce. Hayatımın tek aşkına yaptım bunu. Çünkü altan alta ona olan öfkem sönmemişti. Küller azar azarda olsa yanmaya devam ediyordu. Onu o gece kıskandırmak için elimden gelen her şeyi yapmıştım. Bu kez o çevremden giderken öfkeliydi. Ama bilmiyordu ki o içimde kanayan yüreği hiç. Dışardan gördüğüne baktı sadece o gece. 

İlişkimizin süreci çok karmaşıktı. Aşk ile başlamayan, ama aşkın oluştuğu bir güzelliktik biz. Sonra klasik ilişkiyi boğmalar başladı. Çocuktum ama işte, yaptığım her hareket çocukluktu; 21 yaşındaki bir genç kızdan ne beklenirdi ki... Onun okulunun yoğunluğunu unutup, ilgisini bekledim; bekledikçe onu sıkmaya, sıktıkçada onu kendimden uzaklaştırmaya başlamıştım. Kaçınılmaz sonu bir yılbaşı gecesine sığdırdık... Onu da ben yaptım gene. Bitişinin ağlarını kendi ellerimle ördüm resmen. 

Şimdi yoldayım; gidiyorum. Kulağımda Hümeyra'nın sesi "Ya her şeyim, ya hiçim" çalıyor. Pişmanlıklarımı yazıyorum bir deftere. Ve biliyorum ki hiçbir şeyi geri alamam; ama özleyebilirim. Ve ben onu çok özledim...

Seni çok özledim H.


BURCU ÖZDER


Yorumlar

Kesinlikle haklısın ne kadar keşkem yok desek de bir yerde ufak bir keşke çıkıveriyor.
Sana anlattığım kadarıyla biliyorsun benim de bazı keşkelerim var ama onlar olmasaydı şuan nereye gitmem gerektiğini bilmiyor olabilirdim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...