( Not: Bu bölümü aşağıdaki parçayı dinlerken okumanız önerilir... )
"Selam :)" dedi ekranın diğer tarafındaki Paul...
"Selam :)" dedi ekranın diğer tarafındaki Paul...
"Naber?" diye devam etti Elisa...
"İyiyim; senden naber, nasıl keyfin? :)"
O gülümsemenin tatlılığı ve Paul'ün verdiği her güzel cevaptaki sıcaklık Elisa'nın içindeki kelebekleri yine dört bir yana savuruyordu. Ve Elisa'nın emin olduğu bir şey daha vardı ki Paul'de de durum aynıydı. Konuşmaları o kadar akıcı ve güzel ilerliyordu ki farkında olmadan bu iki insan birbirini tanımak için birçok konuya daldılar. Mesela Elisa ve Paul konuşmalarında bir ara mutluluğun anlamını ele aldılar. Paul, Elisa'ya "Hayatta peşinden koşulacak abartıldığı kadar fazla şeyin olduğunu düşünmüyorum" dedi. Haklıydı; Elisa hayattan çok bir şey istemiyordu; sadece küçücük şeylerden mutlu olmaktı hep hayali. Belli bir yaştan sonra yaşadığı şehrin kuru kalabalığını terkedip kaçmak istiyordu; sahil kıyısındaki küçücük bir kasabaya Elisa. Ve orada sadece belki bir köpeği, bir bahçesi olurdu; tabi yanında sevdiği adamla birlikte. Bu kadar zor değildi ya mutluluk... Bu kadar zor değildi ya küçücük hayallerden büyük mutluluklar yaratmak. "Benim de aynı hayalim var" dedi karşılığında Paul Elisa'ya. Ve yaşadığı böylesi bir mini tecrübeyi paylaştı onla.
"Cennetin Provası gibiydi" dedi Paul ve devam etti; "15-30 metre ilerde yağmur yağıyor; sana gelişini izleyebiliyorsun. Çok yeşildi her yer. Farklı duygular hissedebiliyorsun. Ve seni olduğun yerde oturtup, 'Neden' sorusunu sordurtuyor sana orası". Ne güzel anlatıyordu; ne güzel kelimeler dökülüyordu klavyenin tuşlarından ekrana. Ta en derinlerde hissetti o huzuru Elisa... İşte dedi olması gereken buydu; yaşanması gereken buydu; hayaller buydu. Elisa'da yakın dönemde yaşadığı benzer bir tecrübesini başladı Paul'e anlatmaya. Aralarındaki enerji adeta sürükleniyordu bir bilinmezliğe doğru, ama güzel yönde. Ne tatlıydı aslında tanımadığı bu adam... Ve ne kadar benziyorlardı birbirlerine aslında...
Çok geçmeden Paul, Elisa'ya bir teklifte bulundu.
"Fırsat olursa beraber bir doğa çıkarması yapalım :)"
"Olur... Çok sevinirim :) Yaza o zaman"
"Tamam; anlaştık o halde :)"
Elisa adeta mutluluktan şapşala dönmüştü ekranın karşısında. Daha bir ay önce tanımadığı bu genç adamın iyi ki ona geldiğini içinden geçirdi. İçinden "İyi ki beni bulmuş" dedi. Konuşma sonlandığında Elisa, hayatına çok yakın zaman sonra tamamen girecek olan Paul'ün umut dolu sözleriyle geceyi tamamladı. Artık Paul'ün dönüşünü beklemek daha kolay olacaktı.

Paul'ün dönüşüyle birlikte geçen her gün bu ikili daha çok yakınlaştı. Birbirlerine olan bakışları, konuşmaları, yakınlıkları daha sıcak; daha anlamlıydı artık.
21 Nisan akşamı spor salonundan beraber çıktılar. Yani Paul öyle istemişti. Yolda beraber yürürlerken, Paul ilk randevuları için adımı sonunda attı. Evet; işte o uzun süredir beklenen an gelmişti. Bir sonraki gün birlikte ilk gerçek buluşmalarını yaşayacaklardı. Birbirlerinin telefonlarını almaya yeni cesaretlenen bu çiftin önünde hiçbir engel kalmamıştı artık.
O gece Paul, eve bırakırken yanağına küçük bir öpücük kondurdu Elisa'nın... Elisa o masum öpücüğün sıcaklığıyla yatağına girip, huzurla uykuya daldı.
Ve tam da o sırada içinden "Hoşgeldin hayatıma" diye geçirdi Elisa gözlerini geceye kapatırken...
(Devam edecek...)
BURCU ÖZDER
Yorumlar