Gece soğuktu... Çok soğuk... İçimdeki ürperti beni gittikçe korkunun içine çekiyordu. Bilmediğim, tanımadığım bir karanlığın ortasında ilerlemeye çalışırken nereye varacağımı kestiremediğim yollarda yürüyordum. Sanki beni esir alan duygunun ötesinde yeni yüzleşmeye başladığım bir başka çıkmaza doğru koşuyordum adeta. Çizgilerimin ötesinde başka bir boyuttu bu. Artık ismini bile adlandıramadığım bir başka dünyaydı yaşadığım. Ve ben bundan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.
Karanlığın içinde anlık beliren silüetler vardı. Ama hiçbirini seçemiyordum. Sislerin arasında bir görünüp, bir kayboluyorlardı. Birine seslensem anında yok oluyordu; ve diğer taraftan bir diğeri kendini gösteriyordu. Yardım çığlıklarımın boşlukta kaybolduğu bir çıkmazdaydım. Aradığım ışık süzmesi çok ama çok derinlerdeydi; ve ben ona nasıl ulaşabileceğimi bir türlü bilemiyordum. Sanki sonsuzluğun içinde hapsolmuştum.

Şimdi aniden dursam ve tüm gücümü toplayıp, hiç durmadan o boşluğa doğru koşsam, bir yere çarpıp çarpmamam önemli değil; sadece koşsam ve tüm cesaretimi toplayarak ulaşmak istediğim o ışığa varmaya çalışsam başarabilir miydim acaba? Ya da birden arkamda beliren ve önce beni kendisine çekip içimi ısıtacak olan, ardından da aydınlığa ulaşmama yardım edecek sıcak, sıpsıcak bir elin varlığı çıkar mıydı birden bire karşıma?
Gece soğuktu... Çok soğuk... Ve içimdeki ürperti gittikçe beni korkunun içine daha çok çekiyordu. Durdum ve gözlerimi yumdum. Nasılsa bu gece bitmek bilmeyecekti. Mücadeleyi bıraktım; ve karanlığa tam teslim olmuştum ki bir ses duyuldu... Bir saat sesi...
Sabah olmuştu... Gözlerimi kırpıştırarak açmaya çalışırken perdemden odama süzülen gün ışığına bakmakta zorlanıyordum. Ve az önce yaşadığımın bir kabustan ibaret olduğunu anladığımda derin bir nefes çektim içime... Evet; hepsi sadece bir düştü. Sadece sıkıcı, bunaltıcı bir düş... Aynı daha öncekiler gibi...
BURCU ÖZDER
Yorumlar