Ana içeriğe atla

Hayallerim Birer Gerçek


Yıllar, yıllar sonra bu gece bir nostaljiyi yaşamak istedim. Ve çok sevdiğim, favori filmlerimden biri olan "Şeytan Marka Giyer"i bir kez daha seyir defterime ekledim. 

Hayat bizlere türlü türlü fırsatlar sunuyor. Ve hayatım boyunca asla ama asla bir yere ne bağlı olmayı tercih ettim; ne de başkalarına sırf hoşnut olsun diye saçma sapan kendimden ödün verecek davranışlar sergiledim. Ruhumun özgür yanı bir yana dursun bildiğim doğrularımı şaşmadan hayata geçirmeye ve uygulamaya devam etmeyi hep seçtim. Biliyorum ki bu yolda ilerlerken çeşitli onlarca engele takıldım; takılmaya da devam edeceğim elbette ki... Ama elimde olan varlıklarımın garantisinde yaşamak pek de bana göre olamadı. Yani sırf hayatımı sağlama alarak stabil ilerleyen bir döngünün içinde dönüp durmak bana göre değildi. 

Bu yüzden de akan zamanların içinde yer yer riskler almaya devam ettim. Bu riskleri alırken elbette ki eleştirilerin onlarcasına denk geldim. Bugün bile hala her şeyimin varolduğu düşünülürken neden hala bana bazı şeylerin yetmediğini ve neden garantideki hayatımı riske etmeyi planladığımı soranlar oluyor. 


Yaşam dediğimiz döngü benim ona bağlı olmadan sürdürülebilir bir şekilde ilerlemek için çaba harcadığım ve riskler aldığım anlardan ibaret. Yaşımın 37 olması ne yeni yapmayı planladığım hedeflerime engel, ne de olmak istediğim yerde yepyeni ve belki de sıfırdan başlayacağım bir dünyaya... 

Yeni deneyimlemeler yaşamak benim için küçük bir çocuğun korkusuz ruhuna eş değer... Bu yüzden risk almaya her zaman olduğu gibi şimdi de ve ölünceye dek devam edeceğim. Sadece ama sadece tek istediğim zaman zaman beni yüreklendirecek, korktuğum saniyelik anlarda beni sakinleştirecek ve "durma yola devam.. " diyecek o güzel sesler... 

Şimdi biliyorum ki hayat benim ondan öğrenceğim hala milyonlarca öğretiden sadece birkaçını bana sundu. İleride bunun daha yüzbinlercesi mevcut. O zaman adım atmaya devam küçük ve yürekli kız çocuğu... Çünkü seni bekleyen süprizler o kadar çok iken sen asla duramazsın. 

Derin bir nefes al; ve sadece ilerle... 



Not: Uzun bir aradan sonra yazmak çok güzel bir duyguymuş... Özlemişim! Teşekkürler sevgili ruhum... 



BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu