Ana içeriğe atla

Gene Bir Can Sıkıntısı...


"Bitik hayatlar vardır. İçlerinde ise eksisi ile artısıyla hep bir şekilde rotasını bulmaya çalışan yolcular vardır. O yolcular her fırtınaya göğüs germekten yorgun düşse de adım atmaya devam eder. Pes etmek bilmez. İnancı ve umudu bir şekilde her daim onun yanındadır.

Kimi zaman yağan kara karşı alır siperini, kimi zaman da onu koruyacağını düşündüğü şemsiyesini yağan şiddetli yağmura doğrultarak yürür. Kızgın güneşin bedenini kavurmasını önlemek için saklanır gölgeliklerin altında… Ama bitmek bilmez onun o arzusu, isteği, düşleri, düşündeki hikayeleri ve de kahraman karakterleri… 

Yazarak yaşatır her cümlesini… Her cümlesinde geçen o birkaç kişiyi… Bulunduğu her ortamın içindeki insanları inceler. Onların hikayeleri kendi hikayesiyle birbirine karışır. Onların gözyaşlarında kendi gözyaşlarını görür çoğu kez. Sebepsiz bulunduğu ortamların içindeki bir sebebi olarak ağlayan başka gözleri seyreder yazmak isteyen gizli kahraman. Gizli kahramanın gizli aşkı onun bakışlarında parıltdar. Parmaklarından dökülen harfler-kelimeler klavyede ve o bilgisayarının ekranında yer bulur. Varolmasını ister; her ne kadar bitmişlikler çevresini sarmış olsa da. 

Her şeyin hep güzel yönünü anımsamaya çalışır. En kızdığı ve mızmızlandığı anda bile tutamadığı gözyaşları onun aslında sırf sevdiği için bunları yaptığının göstergesidir. Gözyaşlarını asla bir başkası görmez. O hep yalnız kaldığı yatağında yastığı ile paylaşır. Sarıldığı o yastık onun sırdaşıdır. Her gece huzur bulduğu tek yer orasıdır. Karanlığa seslenir bazen, ışığın tılsımını bulmak istercesine…"

Offff!… Çok sıkıldım şu an. İçim daraldı resmen. Bazen böyle neden bu kadar melodarama bağlıyorum inanın anlamıyorum. Sırf mazoşist ruhum etkisi altına aldığı için beynimi kimi zaman, bunun farkındayım. Arada bunları yazınca rahatlıyorum. Sadece sizlerle de paylaşmak istedim. Nasılsa benim çoğu kez seslendiğim adamın umrunda olmadığı için tüm bunlar; o umursamaz beyni ve ruhuyla oradan oraya kendi rüzgarıyla savrulsun dursun. Ne diyim!

E hadi o zaman aşağıdaki klip hem ona hem size gelsin! Güzeldir cidden; dinleyin bir güzel...







BURCU ÖZDER

Yorumlar

Adsız dedi ki…
SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

Merhabalar

Biz modaset.com moda e-ticaret sitesi olarak "Sosyal Destek" amaçlı 18 ünlü sanatçının kendileri için büyük anısı olan kostümlerini önemli bir toplumsal sorun olan aile içi şiddete dikkat çekmek amacıyla sitemizde satışa çıkardık. Kostümlerin satışından elde edilecek gelir, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası kapsamında 7 gün 24 saat hizmet veren Acil Yardım Hattı’na aktarılmak üzere Aralık Derneği’ne bağışlanacak.

Sizden ricamız bir moda bloğu olarak böyle bir sosyal sorumluluk projesinde sizinde yer almanızdır. Yapmanız gereken tek şey bloğunuzda aşağıdaki metni en az bir kez yayınlamanız.

İlginiz İçin şimdiden teşekkürler

Modaset Ailesi

Görsel:
http://blog.modaset.com/wp-content/uploads/2012/05/kostumlerle_el_ele1.jpg


Eklenecek Metin:

Kostümleri görmek ve detaylı bilgi için TIKLAYINIZ.


18 ünlü sanatçının kendileri için büyük anısı olan kostümlerini önemli bir toplumsal sorun olan aile içi şiddete dikkat çekmek amacıyla "Kostümlerle El Ele" projesi adı altında satışa sunmaktadır. Kostümlerin satışından elde edilecek gelir, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası kapsamında 7 gün 24 saat hizmet veren Acil Yardım Hattı’na aktarılmak üzere Aralık Derneği’ne bağışlanacak.

Kim hangi özel kıyafetini bağışladı?

Türkan Şoray, “Küskün Çiçek” ( 1979) filminde giydiği yeşil, ipek takım elbisesini,
Huysuz Virjin, “Huysuz’la Görücü Usulu” programı için kendi diktiği kostümünü,
Ebru Gündeş, Tv programı ve yeni albümünün ilk konserinde giydiği 5 kostümünü,
Emel Sayın, “Devlerin Büyük Buluşması” projesinde giydiği mercan rengi tuvaletini,
Sibel Can, Altın Kelebek 2011 Ödül Töreni ve 41. yaş gününde giydiği kostümünü,
Hülya Avşar, konserlerinde giydiği 2 elbiseni,
Nurgül Yeşilçay, 2008 Altın Portakal ödül töreninde giydiği kıyafetini,
Meyra, son albümünün kapak fotoğrafında üzerinde olan kostümünü

Burcu ÖZDER dedi ki…
Merhabalar,

Memnuniyetle sizlere destek olurum. Blog'um üzerinden paylaşımınız gerçekleştirilmiştir. Böyle bir öneri ile geldiğiniz için ben teşekkür ederim...

Görüşmek dileğiyle...

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...