Kaldırımlar ıslak… Hem de ıpıslak! Sanırsam yağmur yağmış. Rüzgarıyla yaprakları süpürmüş oradan oraya. Yapışmışlar suyun etkisiyle oldukları yere hepsi. Bu bir doğa olayı… Peki ya insanların doğası? Ya bizim nereye sürüklendiğimiz belli mi? Nerede ıslanıp kaldığımız? Belki evet, belki hayır… Kim bilebilir ki!

Gizli bir el, göğüs kafesinden içeri girer; ve sıkar yüreğini inceden inceye bazen… Yavaşça nefesini keser; olduğun yerde. Arafta kalırsın bir anda. İşte Aşk da böyle bir şey!
Özgür olmak; özgürlüğü seçebilmek bir başkasıyla iken mükemmel. Onunla burada ya da bambaşka bir yerde dünya kurabilmek; kendi dünyanızı yaratabilmek bir mucize. Hani bekler ya insan hayalleri için küçük mucizeler; aslında tüm imkansızlıklara karşı kendi yarattığın tattır; mucizenin ta kendisi. Bir de bunu görebilmek gerek tabi.
İnsan ne kadar sevildiğini duymak ister. Duyamasa da hissetmek ister. Bazen bazı kelimelerin ağızdan çıkması değil; onu yaşatabilmek bile yeterli olabilir. Yaşamak bir başkasını… Gelip geçici değil; gözlerindeki şefkati hissedip; bir çocuk gibi onun kollarına kendini bırakmak; bir anne dokunuşuyla saçlarının okşanıp, onun göğsünde uyumaktır bulunması zor olan.
Bazen de dönüp gitmektir; her şeye ve herkese karşı, hayat. Bilinmez ki geleceğin ne getireceği asla. Oysa şimdi…
BURCU ÖZDER
Yorumlar