Ana içeriğe atla

Anneme En Anlamlı Hediyem HediyeSepeti'nden Olsun!

En kıymetli duygudur; Sevgi. Hele ki karşılığı beklenmeden verilen sevginin değeri tartışılamaz bile. Bu eşsiz duyguyu doğduğumuzdan beri bize veren en özel kişiye yani annenize bu kez siz farklı ve kalıcı bir yolla göstermeye ne dersiniz?

Size bu konuda bir yardımcı dostu önereceğim; HediyeSepeti. HediyeSepeti’nde birbirinden eşsiz seçenekler önünüze seriliveriyor. Böylece vaktiniz varken yaratıcı bir hediyenin planlarını şimdiden yapabilirsiniz; ya da anneniz için anlamı olabilecek bir aksesuar-takı tercihlerinden birini de kullanabilirsiniz. Burada önemli olan tek şey, sizin annenize unutamayacağı bir hediyeyi her daim başucunda bulundurabilmesini sağlamak olmalı bence. 

Geçtğimiz Ağustos ayında anne ve babamla birlikte yapmış olduğum bir seyahat sonrası çok beğendiğim bir fotoğrafı aileme benden onlara kalıcı bir güzellik olsun diye Ahşap Foto yaptırmıştım. Müthiş duygulanmışlardı. Mesela tercihleriniz arasında önerilerimden biri bu olabilir. Ya da yine çok sevdiğiniz özel bir anın puzzle’ını yaptırabilirsiniz. Hatta Anneler Günü’nde önce birlikte bu puzzle’ı tekrar yapar; ardından da çerçeveletebilirsiniz. Bence çok eğlenceli bir aktivete de böylece yaratılmış olur. 

Ya da annenize babanızla güzel bahar-yaz akşamlarında balkonlarında otururken hediye edeceğiniz bir fondü seti ile meyvalarını atıştırmalarına olanak sağlayabilirsiniz. Tabi boynunda her daim taşımasını istediğiniz özel bir kolye düşünmüyorsanız.

Kısacası eğer henüz Anneler Günü Hediyesi için bir fikriniz yoksa kesinlikle HediyeSepeti’ne bir uğramanızı ve birbirinden eşsiz hediyelerden birini düşünmenizi tavsiye ederim. 

Şimdiden tüm annelerin “Anneler Günü” kutlu olsun! Sizi çok ama çok seviyoruz… 



BURCU ÖZDER




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de