Herkese merhaba!
Size yepyeni bir yazı dizisiyle geri dönüyorum. Bildiğiniz üzere "Elisa'nın Gizli Dünyası" 6. Bölümün yayınlanmasından sonra durdu. Çünkü hikayenin tamamı kitap olarak yayınlanmak üzere şu anda revize çalışmasında...
Gelelim bu süreç akarken şimdi ki Blog Yazıma... "Bir Erkek Bir İtiraf, Bir Kadın Bir Yorum" başlıklı yeni bir yazı dizisini artık takip etmeye başlayacaksınız. Erkek bir okurun bana ulaşması sonucunda kendisiyle böyle bir çalışma içine girmeye karar verdik. Kendisi ilk kez duygularını ve hayatını kaleme alma cesaretini göstermiş; ve yapacağı itiraflarla bir ilki belki de gerçekleştirmeyi arzu etmiş. Cesurca davranarak olumsuz yönlerini kaleme almayı istemiş. Şimdi bundan sonra ki devam serilerinde de ismini gizli tutmak isteyen bu okurun ve yeni blog yazarının hikayesindeki bir itiraf yazısına ve benim gözümden tüm bu yazılanlara yapılan yorumlamaya şahit olacaksınız. Sizleri daha fazla sıkmadan ilk bölümle baş başa bırakıyorum. İyi okumalar!
Bir Erkek Bir İtiraf
Bu yazıya başlarken kafamda milyonlarca giriş cümlesi düşündüm; yazdım; sildim. Sonra zaten hiç bir yaşanmışlığımı, pişmanlıklarımı düşünmeden yaşadığımı düşündüm... Tabi düşünebildiğimi farkettim... Yazmak gerçekten insanoğluna bağışlanmış en güzel şey... Yazdıkça rahatladığımı ve ne olursa olsun yaşanmışlığa saygımı anladım... Şunu bilmenizi isterim ki bu yazıyı yazacak kadar cesaretli olduğumu biliyorum; ama kimliğimi şu an saklayacak kadar korkak ve çekingenim.
Bir ERKEK olarak böyle bir yazıya başlayacak olmak tuhaf ama keyifli. 30'una gelip bu kadar çok şey yaşamak, yaşatmak ya da her ne ise korkutucu. Evli olmak ise bunun daha bir Level'larla bütünleşmesi…
Çoğu kadın belki bunu okuyunca bana hiç duymadığım küfürleri içlerinden ya da ağızlarını doldura doldura edeceğinden eminim veya hemcinslerimin...

Bir Kadın Bir Yorum
Kadın belki de hayatının en büyük hayaline kavuşmuştu. Ömrü boyunca seveceği o adama... Yanında da gelen güzel ve sevimli bir ufaklığa... Kadın için her şey toz pembeydi. Gözlerinde sadece görmek istediği bir adam vardı. Aklının ona sunduğu kadarıyla yüzleşiyordu. Çünkü belki de gerçekleri görmekten korkuyordu. O kurduğu mükemmel ötesi rüyanın içinde hapsolmuştu.
6 ay önce EVET dedi kadın; adama. Çünkü karşısındaki adamın onunla bir ömrü birlikte geçirmek istediğini sanıyordu. Öyleydi belki de... Ama ne var ki acı gerçekler de vardı bu hayatta. Sevdiği adamı ne kadar tanıyabilmişti? Onun kendisine bile söylemekten çekineceği büyük arzularından haberdar mıydı mesela? Ya da onları bir kenara iterek mi gelmişti kendisine? Bilmiyordu... Belki de bilmek istemiyordu.
Adamın ruhunda zayıf yanları vardı. Kendini kandırdığı ve avuttuğu dumanlı bir çemberin içinde sıkışıp kaldığı arzuları vardı. O arzular ki onu mutlu ediyordu. Gerçekten ediyor muydu peki? Hayır; elbette ki... Çünkü bunların hepsi geçici heveslerdi. Geçici mutluluklardı. Geçici alışkanlıklardı. Uyuşturucu mesela kaç saat onu etkisinde tutarken her şeyden uzaklaştırıyordu; ve huzura kavuşmasını sağlıyordu? Ya da kaç kadınla yaşadığı cinsellik ve onlara duyduğu arzu onu doyururken aslında daha çok doyumsuzluğa oluşmasına sebep oluyordu?
Bir erkek güzel kadınlarla birlikte olmak isterken hangi kadın yakışıklı bir adamla birlikte olmak istemezdi ki... Ve niye kadın kendini tek bir adama bağlamak isterdi ki? Aşk... İşte böylesine kuvvetli bir duyguydu. Aşk... En güzel masumiyetin anahtarıydı. Aşk... Sadece karşınızdakine bakmak isteyeceğiniz bambaşka bir dünyaydı.
Kadın adamın ruhundaki bu hastalıklı saplantılarından haberdar değildi. Ya da defalarca kere aldatıldığından... Keşke adam özlediğini söyleyebilseydi sevdiği kadına... Kapıyı çarpıp çıkmadan önce bir kez daha gözlerine derin derin bakabilseydi. Hiçbir şey yapamıyorsa bile sarılabilseydi içinden geldiği gibi tüm gücüyle... O sessizlikte bile her şeyi anlatabilirdi adam kadına. Ama adam bunu yapmadı. Onun yerine kapıyı çarpıp çıktı. Belki de gerçekten mutlu olmaktan korktu.
BURCU ÖZDER
Yorumlar