Ana içeriğe atla

Pasta Gibidir AŞK…


2 avuç güven… 1/4 huzur… 3/4 mutluluk… 2 adet seven kalp… 2 çift aşık bakış… Üst süslemesi için de büyük bir sarılış, kocaman bir ihtiras ve güzel bir öpücük! 

Tatlıdır… Hem de çok güzel bir tattır; AŞK. Pasta yapmak gibidr; az biraz emek gerektirir. Emek verirsen; çok güzel olur; bakılası, yenmek istenip de kıyalamaması gibi durur. Dokunamazsın bile ona, bozulacak bir yanı diğer korkarsın. Pasta gibidir AŞK; hem pahalıdır en kalitelisi, hem de zariftir her haliyle. Bazen öylece uzaktan izlersin sadece onu. 

Eğer yapan kişiysen, o senin en kıymetlindir. Ve her zaman ideal bir pasta yaratamazsın. O an gerçekten sana ilham veren birinin olması gerekir. Bir gülümsemesi… Bir öpücüğü… Belki de bir sarılışı… Pasta gibidir AŞK; onu bir kez tattın mı bırakamazsın. 

An gelir; buz dolabında bazen çok tutarsın onu. Kıyamazsın ya ona dokunmaya. Lakin hayat gibi aldığımız her nefesin kıymetini bilmemiz gerekir. Çünkü zaman akıp sürekli gitmekte; ve eğer biz zamana ayak uyduramazsak sadece duymak istediklerimizi duyar; sadece görmek istediklerimizi görür; ve sadece yaşamak istediklerimiz kadar yaşarız. Sonra bir de bakmışız ki baktığımız yere gece inmiş ve her yer karanlık. Aynı geçmiş gibi... Pasta gibidir AŞK; eğer buzdolabında çok bekletirsen bozulur. O yemeye kıyamadığın tat; bir anda elinden kayıp gider. 

O yüzden vakti varken onu yaşamak gerek. Tadı yerindeyken onu tatmak gerek. Sonra pişmanlıklar hiçbir işe yaramaz. Çünkü AŞK, aynı bir pasta gibidir! 



BURCU ÖZDER


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...