Ana içeriğe atla

Bir Gece Ansızın Gelebilirim!

Kapı çalıyor. Tak tak tak... Göz deliğinden bakıyorsunuz; ve "Aman Allah'ım nasıl yani? Onun ne işi var şimdi burada?" paniği başlıyor. Elleriniz titriyor; kalbiniz anlamsız bir şekilde hızlı hızlı atıyor. Neden peki? Çünkü eski sevgiliniz şu an kapınızın tam önünde. Tamam geldi; şu an burada. Ama siz ne yapacaksınız? Nasıl hareket edeceksiniz? 


Bana kalsa kapıyı gayet sakin bir şekilde açın. Hiç telaş yapmayın. Hele ki o anlamsız heyecanınızı ona belli etmeyin, göstermeyin. Çünkü uzun bir aradan sonra tekrar karşınıza çıkabilme cesaretini kendinde bulmuş demektir. Bunu ne kadar iyi değerlendirirseniz, o kadar kazançlı çıkarsınız. Kapıyı açtınız; ve gayet sakin bir şekilde küçük bir gülümsemeyle (birazda bu seni tınlamıyorum artık gülümsemesi olmalı) "Merhaba" deyin. Bakın bakalım ne söyleyecek ilk cümlesinde. Neden geldiğini hemen açıklayacak  mı yoksa karşınızda birazcık kıvranacak mı? Eğer kıvranıyorsa pişman olmuş demektir. Ama öylece donuk bir yüzle karşınızdaysa kesin başı sıkışmıştır ve sizden bu konuda yardım istemek için gelmiştir. Ve sizin yerinizde olsam, yardım etmeyi pek kabul etmezdim büyük olasılıkla. Tabi aranızdaki ilişki, ayrılık sonrası dost olarak kaldıysa tamam. Tabi ki yardım etmeniz sizin için en doğru hareket olur. 

Duygusal yönden bakarsak da sizi özlemiş ve artık sizsiz yapamayacağını anlamış ise bu karar tamamen size kalmış bir durumdur. Çünkü eğer güven konusunda bir sorun yoksa aranızda ve çok büyük kavgalarla ayrılmamışsa ona siz de bir şans vermeyi düşünebilirsiniz. Ama büyük sorunlarla bitmiş olan bir ilişkinin tarafı şu an karşınızdaysa en kibar yapılabilecek hareket " İyi geceler" dileyerek kapıyı geri kapatmak olsun. 

Ya da hiç bu anlarla uğraşmayın ve kapıyı baştan açmayın, olsun bitsin! 


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...