Ana içeriğe atla

Masal Kahramanım...

Sana açılır gözlerim... Sana bakar sadece gözbebeklerim... Ellerim bir tek sana dokunur... Tenini bir tek ben koklarım... Yüreğim bir tek sana atar...

Hey oradaki! Çocukluğumdan beri hep yanımdasın aslında. Hayallerimin bir parçasısın. Kilitli bir kapının hemen ardındasın. Her neredesin bilmem. Her kiminlesin gene bilmem. Sonsuz bir umudun ve mutluluğun olduğu bir çizgide yanımda, ruhumun en derinlerindesin. Sana doğru ilerleyen bir aşk parıltısının izindeyim. Kimsin, nesin bilmiyorum. Tanımak istiyorum sadece. Öğrenmek istiyorum sadece. Cidden şu an sadece düşlerimdesin. Benim için bir siluetten öte değilsin. Gerçeğe dönüşmeni beklemekteyim.


İsimler yazsam buraya saçma. Cümleler kuruyorum bir tek sana. Bilmediğim, tanımadığım, yaklaşamadığım bir başka yüreğe doğru konuşuyorum. Kim bilir belki de çok yakınımdasındır. Belki de hemen şu an durduğum kapının ardındasındır. Belki de ben seni yıllardır tanıyorumdur. Diyorum ya her neredeysen oradaki sana sesleniyorum sadece.

Hani bir masal anlatır biri. Anlatır saatlerce o masalın kahramanlarını sana, bana. Sonra bir kötü varlık çıkar ansızın ortaya. Bozar bu büyüyü. Bozar içindeki en güzel parçaların düzenini. Yarattığı karmaşa onun için mutluluk, başkaları için umutsuzluk olur. Bizim masalımızda sadece iki kahraman yer alsın. O kötü yaratık hiç ortaya çıkmasın. Sadece iki isim varolsun. Sadece o iki güzel isim konuşsun günlerce, gecelerce, aylarca yıldızların altında. Aşklarını dilden dile taşısınlar. Olmaz mı olabilir!

Hadi o zaman!... Eğer şu an oradaysan, ya da hemen yanıbaşımda aslında hep yakınımdaysan SES ver! Masalın gizli kahramanı kim acaba? Hey orada mısın sen?


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Justhe dedi ki…
kahramandan çok piyonum ben. ama buradayım... .)
Burcu ÖZDER dedi ki…
Merhaba gizli okur... :) Tanıyor muyum seni?
Justhe dedi ki…
hayır, tanımıyorsun. daha önceleri rastgeldim ve sık kullanılanlara eklemiştim. kafama estikçe bakıyorum sadece. yalnız olmadığınızı hissettirmek istedim. bir yerlerde, birileri daima vardır. bu arada eski yorumumu silip şu anda değiştirdim. ben kadın değilim ve kadınlara özel olduğunu da yeni farkettim :)
Burcu ÖZDER dedi ki…
Yok farkettim ztn en baştan bir bayan olmadığını sevgili Justhe! O konuda herhangi bir soru işareti yok merak etme. Bu arada desteğin için gerçekten çok teşekkür ederim. Eğer benim yazılarımdan da birileri kendilerine destek oluyorsa ve yazdıklarıma ses veren bazı okuyucularımda bana destek oluyorlarsa ne mutlu bana! Çünkü aslında herbirimizde eksik olan tek şey bu duygu " Dünyada yalnız değiliz aslında". Tekrar ve tekrar teşekkürler Justhe! :)
Burcu ÖZDER dedi ki…
Bu arada bu Blog her ne kadar kadınlara özelmiş gibi görünsede erkekleri de kapsayan bir Blog... Sonuçta ben belki bazı kadınların dili oluyorum; ama kadınları anlamak isteyen beyler için de bir kuyu burası... Dalıp içine aradığı bazı soru işaretlerini bulabilsinler diye... Umarım işe yarıyordur tabi :)))
Justhe dedi ki…
dürüst olmak gerekirse; aslında destek veya kadınları anlamak için değilde, insanı anlamak yani düşünce tarzlarına olan merakım yüzünden takip ediyorum. farklı düşünce tarzlarını okuyor, buna göre sınıflandırıyorum. pek sık olmasa da, zamanım oldukça girmekten çekinmiyorum.

bu yazınıza yorumumumdaki en önemli sebep; "burada kimse yok mu?" denildiğinde, "var, buradayım" demek çok farklı bir duygu. kimsenin yalnız olmasına, kimsenin tek başına bazı şeylerin üstesinden gelmesine izin vermememiz gerekiyor. yorum yapılmadığını görünce çok üzüldüm ve klavyeme hemen sarılıp "evet, buradayım" demek istedim, ve dedim. :) bazen hiç tanımadığımız bir insana bile ihtiyacımız vardır. tam şevkiniz kırılacakken, tam uçurumun kenarında düşmeye hazırlanıyorken "ufak bir ışık, bir el'in uzatıldığını görmek" herşeyi çok farklı boyuta taşımaz mı? en güzeli bu değil midir? son bir umut her zaman vardır. artık bir dahaki yorumum belki 3 gün sonrasına, belki 5 gün sonrasına. ama en önemli şey "burada, sizinle oluşumdur." sevgiyle kalın.
Burcu ÖZDER dedi ki…
Kesinlikle çok doğru... Benimle yazılarla ilgili çeşitli paylaşımları olan okurlar oluyor. Kimisi en derin yarama iliştin diyor; kendine yakın buluyor. Belki de kimine göre çok uzağım. Ama dediğiniz gibi insanı anlamak esas mesele. Ben buralarda hep bir kişiden değil de birkaç kişiden beslenerek yola çıkıyorum. Ben değilsem en yakınımdaki, en yakınmadik değilse hemen karşıma o gün çıkan birisinin yaşanmışlıkları da burada var. Çünkü aslında herkesin tecrübesi bir başkasının akıl hocası olabilir; yardımcısı olabilir.


Bazen çok ilginç oluyor, aslında en çok yorum almam gereken yerde yorum alamıyorum. Aslında ben herkesin konuşması için bir meydan yaratıyorum. Sanki kimsenin bu tip yalnızlıkları hiç olmamış gibi. Ama aslında herkes hayatta yalnızdır. Fakat sesini duyan da biri mutlaka vardır; ses verirse o senin yaşam şansındır; ya da yaşamak için bir sevinç ışığındır. Ama hayatı anlamak, algılamak, ona farklı farklı pencerelerden bakmak hep nedense başkalarına gereksiz gelebilmiştir. Acı olan da bunu sık sık görmektir sanırım. Tekrar teşekkürler. Burada olduğun, arada gelip misafirim olduğun ve anlamaya çalıştığın için çok teşekkürler!

Tekrar başka bir yorumda görüşmek dileğiyle, dikkat et kendine! :)
Justhe dedi ki…
sanırım okuyan ve yorumlayanlardan biri de benim. herşeyden ötürü ağzına sağlık .)
kendine sende iyi bak, elimden geldiğince takip edeceğim. mutlu kal.)

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...