Ana içeriğe atla

Kadın Gülümsemektir!

Bir kadına her şey yakışır... Bazen kızmak, bazen ağlamak, bazen durgun olmak ve bazen de küsmek... Ama en çok kadına yakışan gülümsemek. Hayata karşı mı dersiniz, insanlara karşı mı dersiniz yoksa dünyaya karşı mı dersiniz bilemem; ama bir kadına gülümsemek şu kainatın yakıştığı en güzel ifade biçimidir. Kısacası kadın gülümsemektir!...

Zor olanı başarmak ise içiniz kan ağladığı anlarda bile yüzünüze kondurduğunuz küçük tebessümlerdir sizi renkli kılan. Kimi zaman göstermek istemediğiniz sorunlarınızla boğuşurken, sırf dışarıya dimdik görünmek ve "ben iyiyim" sinyallerini vermek için bile minik minik tebessümleri kullanabiliyorsunuz. Lakin içten ve doğal, gelişi güzel gerçekleşen kahkalar, şen şakrak muhabbetlerin  ne kadar keyifli olduğunun göstegesi olarak da yerini alabiliyor çoğu zaman. 


Hangi dilden, hangi ırktan ya da hangi yaştan olduğunuzun hiç önemi yoktur. Çünkü kadın kim olursa olsun, bulunduğu her yerde gülümseyişiyle etrafına neşe saçmaktadır. Kadın gülümsediğinde etraf aydınlanır. Kadın gülümsediğinde bilin ki tüm sorunlar ortadan kalkıyor demektir. Kadın gülümsediğinde siz beyler de gülümseyeceksiniz demektir. Çünkü kadının her derde deva ilacı, gülümsemektir. 

Şu resimlerdeki bayanlara çok dikkatli bir biçimde bakar mısınız lütfen! Her birine ne kadar da yakışıyor gülmek, öyle değil mi? Ve her birinin yüzüne ayrı bir renk katmış gülümsemek. En sert mizaçlı dediğiniz bir kadının bile yüzünde görünen minicik bir tebessüm bile sizi onun katı imajından bir anda uzaklaştırır. Bu kişi hatta patronunuz bile olsa... 

Bu yüzden bayanlar, her şeye rağmen gülümseyin hayata! Emin olun ki ne kadar çok etrafınıza gülüşlerinizden dağıtırsanız, o kadar ömrünüz uzun olur. Çünkü yaşam kalitenizi ve de süresini pozitif enerjinizle genişletmiş oluyorsunuz. 

Unutmayın, kadın gülümsemektir!... Bize yakşıan en güzel şey budur!...


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Ne güzel bir post olmuş..

Çok beğendim...


www.margunundunyasi.blogspot.com
Burcu ÖZDER dedi ki…
Çok teşekkür ederim güzel yorumun için :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de