Ana içeriğe atla

Bir İlişkide Yaş Ne Kadar Önemlidir?

Zaman değişti artık. Kadınlar kendilerinden yaşça büyük beyler yerine birkaç yaş kendisinden küçük birileriyle de beraber olabiliyor. Hatta evliliğe kadar uzanan bir yolculuğa çıkabiliyorlar. Bunun en iyi ve en güzel örneklerinden bir tanesi de Pınar Altuğ-Yağmur Atacan çifti...


Bana sorarsanız, aşk sınırı olmayan bir duygudur. Kime ve nasıl, ne şekilde aşık olacağınızı bilemezsiniz. Kaldı ki aşık olduğunuz kişi sizden sadece 2-3 yaş küçük olabileceği gibi 8-9 hatta 10 yaş da küçük olabilir. Ama tabi burada önemli olan karşı tarafın sizin kriterlerinize diğer açılardan uyup uymadığıdır. Mesela siz çalışıyor olup, o hala öğrenciyse kendi ayaklarının üzerinde değil de ailesinden aldığı destekle ayakta duruyorsa bu ilişki olmaz. Ya da o hala çocukca bir mantık penceresinden bakıyorsa olaylara, olgunlaşamamışsa, bu da olmaz. Ancak ikiniz birlikteyken konuşmalarınız düzeyliyse, birbirinizi anlayarak ve yetişkin bireyler gibi olaylara bakıp, birbirinizle tartışıyorsanız, ve konuşuyorsanız o halde bu ilişkinin bir şansı var demektir. 

Aslında kadınlara önerilen zaten beylerin de geç olgunlaşmasından kaynaklı olarak, kendilerinden biraz daha büyük biryile beraber olmalarıdır. Örneğin; 5 yaş büyük olması gibi. Ama işte artık yaş bir ilişkide çok da önem arz etmemekte günümüzde. Gerçi hala bunu aşamamış kadınlarımız ve erkeklerimiz var olsa da karşılarında duran tam tersi durumlarda söz konusu bir yerde. 

O yüzden bırakın kendinizi aşkın rüzgarına ve bakalım sizi nereye sürüklüyor. Önemli olan, "Gerçek Aşkı" bulabildiğiniz insan sizin için. Yoksa gerisi fasafiso... Bir ilişkide yaş ne kadar önemlidir? Bir yere kadar önemli, ama tamamen kriter değil hiçbir zaman... Hele ki engel hiç değil. Bunu büyük bir içtenlikle söyleyebilirim size. 


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...