Ana içeriğe atla

Parıltı ve Tiyatro Hayat'tan Görmeyen Çocuklarımıza Büyük Destek

Çocuklar... Hayatlarımızın en anlamlı varlıkları onlar. Onlarla renk gelen hayatlarımız, onlarla başlayan büyük sorumluluklarımız ve onlarla gelişip büyüyen umutlarımız var.


İşte bu noktada Parıltı ve Tiyatro Hayat, görmeyen çocuklarımız için elele verdi. Bu kez tiyatro bu çocuklarımız için hayat bulacak sahnede. Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği anlamlı bir proje ile izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Gelin size bu güzel ekibi yakından tanıtayım. Yapımcılığını Ali Anıl, Genel Sanat Yönetmenliğini Mana Uygur'un yaptığı iki genç isimden oluşan Tiyatro Hayat, Can Ceylan'ın yazıp yönettiği ve tanınmış sanatçıların da sahnede destek vereceği büyük bir prodüksiyonla Haziran ayında Akatlar Kültür Merkezi'nde perdelerini açacak. 

Görme engelli çocukların dans, müzik ve drama yeteneklerini sergileme olanağı bulacağı bu gösteri için şimdiden çalışmalar başladı. Ne güzel ki bu projenin başında yeni nesil genç isimler yer alıyor. Hayata destek, çocuklarımıza destek vermek için kolları sıvayan bu genç isimler peki kim diye soracak olursanız, işte hemen cevabını sizlerle paylaşayım.

ALİ ANIL, 16 Mayıs 1987'de istanbulda doğdu. Yalova / Cınarcık' ta başlayan eğitim ve öğretim hayatını  İstanbulda tamamladı. Sanata olan ilgisi ilkokul yıllarında başlayan Anıl, ilk sahne deneyimini halk oyunları oynadığı okulunda gerçekleştirmiştir. Zaman içinde sanatın değişik kollarınada merak sarmış resim, bateri, fotograf cekmek gibi bir çok alanda hobi bazında ilgilenmiş, 2007 yılında AYLA ALGAN yönetimindeki EKOL DRAMA SANAT EVİ'nin Reklam, Sinema ve Tv oyunculuğu bölümüne girmeye hak kazanmıştır. Süreç içinde burada çeşitli hocalarına asistanlık yaparak başarıyla eğitimini tamamlamıştır. Okulun hemen ardından Yaprak Dökümü, Öğretmen Kemal gibi dizilerde oyunculuk yapmış bir çok klipte yer almıştır. 2011 yılında sanat alanında kendini özgür ve özgün bir şekilde ifade edebilmek adına Mana Uygur ile TİYATRO HAYAT'ı kurmuştur. Çalışmalarına burada devam etmekte, değişik bağımsız fikirlere ve projelere yapımcılık, organizatörlük ve koordinatörlük yapmaktadır.

MANA UYGUR, 19 Mayıs 1987 İstanbul doğumludur. İlk orta ve lise öğrenimini Boğaziçi Eğitim Kurumları’nda yapmıştır. Kurumun bünyesinde 8 yıl dans eğitimi aldıktan sonra Zehra Belevi ile 3 sene salon dansları, müzikal, streching konularında çalışmalarda bulunmuştur. 3 sene Pınar ATAER ile modern dans ( Graham teknik ve laban’s cube ) çalışmaları bulunmuş ve derslere katılmıştır.Akatlar Kültür merkezinde 8 ay Latin dansları eğitimi almıştır. 1 yıl boyunca Güney Koreli hoca Yosep Kim ile beden dili üzerine çalışmıştır. Müjdat Gezen Sanat Merkezi Akşam Okulu tiyatro bölümünde   7 ay okuduktan sonra  konservatuar Tiyatro Bölümüne  girmiş ve 2009 yılında mezun olmuştur.Okul yılları boyunca birçok değerli hocaya asistanlık yapmış başarılı oyunlarda yer almıştır.Felsefe Olimpiyatlarında ülkemize 2007 yılında 4.’lük kazandıran Mana Uygur birçok dans ve sahne sanatları alanında aktif şekilde yarışmalara katılmakta ve başkalarını hazırlamaktadır. 6 senedir çeşitli kurumlarda ve özel olarak streching ve roman dansı dersi vermektedir.  İBBŞT’ında, Masal Gerçek Tiyatrosu’unda, Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda, Savaş Dinçel Sahnesi’nde, Tiyatro Boğaziçi’nde oyunlarda yer almış ( dansçı ve oyuncu ) çocuk oyunu yönetmiş ve koreografiler yapmıştır. Beşiktaş Kültür Merkezi'nde hem oyuncu hemde reji asistanı olarak görev yapmıştır. Bir aile tiyatrosu olan Nejat Uygur tiyatros’unda ilk sahne deneyimlerini yaşayan Mana UYGUR, aynı zamanda Nejat Uygur'un da torunudur. Mana Uygur, şu an halen Uygur Çocuk Tiyatrosu’nda oyuncu , koreograf ve eğitmen olarak görev almaktadır. Bugüne kadar birçok  tiyatro ve kurumda eğitmenlik , liderlik , organizasyon yapmış olan Mana UYGUR 2011 yılında projelerini gerçekleştirmek için Ali Anıl ile yollarını birleştirerek Tiyatro Hayat’ı kurmuştur. Çalışmalarına ve projelerini gerçekleştirmeye burada devam etmektedir.

Sanatı ve hayatı en güzel kılan şey sosyal sorumluluk projelerinde elele veren isimlerin yer alması bana göre de. O yüzden şimdiden bu güzel ekibi kutluyorum. Haziran ayında gerçekleştirilecek oyunu şimdiden hepinizin randevu defterlerine de not düşmesini tavsiye ediyorum. Çocuklarımız için bir destek de sizlerden gelsin, ne dersiniz! Hepinize iyi haftalar sevgili okurlarım!


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de