Ana içeriğe atla

Eski Eşim Nikah Şahidim (!)

Son birkaç gündür hemen hemen birçok gazetenin ekinde görmeye başladığımız bir haberden bahsedeceğim bugün sizlere, sevgili okurlarım! Çağımızın gelişmişliğini hemen her fırsatta konuşuyor olsak da bazen bazı değerlerin değişime uğramayacağını da aslında farketmemiz gerekir diye düşünüyorum. İşte şu an bahsi geçecek konunun başlığı, Eski Eşim Nikah Şahidim Olur Mu?

İlk başta kulağa imkansız gibi görünen bu durum ne var ki gerçeğe dönüştürülüyor. Çünkü televizyon kanallarımızdan biri bu isim altında yepyeni bir yarışma programı için hazırlanıyor. Daha önce "Gelinim Olur Musun?" yarışmasının format sahibi oturmuş düşünmüş, acaba sansasyonel nasıl bir yepyeni yarışma programı yaparım ve izleyiciyi ekrana çekerim demiş ve sonunda cevabını da bulmuş. Evet, İzzet PİNTO bu yepyeni yarışmanın format sahibi. Formatın yurtdışına da satışı gerçekleşmiş olup, "My ex is my witness" ismiyle yaklaşık olarak 40 ülkeye ihraç edileceği konuşuluyor. İlk olarak yayınını Ukrayna'da başlatacak olan yarışmada gelin adayları ve erkek adaylar ile bu erkek adaylarının daha önce evlenip boşanmış olduğu eski eşleri katılmış olacak. Hepsi gene bir evin içinde yaşayacak ve damat adayları eski eşinin dışında yeni birine aşık olup, onunla flört edecek (tabi ki bunu eski eşinin gözü önünde yapacak) ve daha sonrasında bu yeni çiftlerden biri anlaşabilirse evlenecek. Elbette ki nikah şahitleri de eski eşleri olacak. Yurtdışındaki diğer ülkeleri bilemem, ama bu durumun onlara çok da aykırı gelme olasılığı gene ülkeden ülkeye değişse de bu en azından minimum düzeyde olur diye tahmin ediyorum. Ancak bizim ülkemizde iyiden iyiye kaybolan değerlerimize ve de geleneklerimize aykırı bir yapıda bir yarışma olduğu düşüncesini ne var ki söylemeden edemeyeceğim. 

Geçenlerde televizyon ekranlarından birinde yayınlanmış ve vizyonda olduğu dönemlerde de hakkında çok konuşulmuş ve gene insani değerlerin açıkca tartışıldığı bir sinema filmi vardı; RUS RULETİ. Bir televizyon yapımcısının hırsları ve rating uğruna imkansız görünen bir formatı yaratıp, kanal yöneticisine önererek, bunu ekrana taşımayı tüm mücadelelere rağmen başarıp, ardından da yarışmanın sonunda bir kişinin para için ölme riskini göze alarak kendi elleriyle canına kıymasına vesile olmuş bir yarışmanın o ana kadar geçen hikayesi anlatılıyordu. İlk kez bu filmi izlediğimde gerçekten bu kadarı da pes yani diyebileceğim bir formattı; her ne kadar bu film olsa bile. Sizce bu gerçek olsaydı, artık insanlıktan çıktığımızın bir göstergesi olmaz mıydı böyle bir yarışma acaba? Şimdi ise değerlerimizin katili olacak olan bambaşka bir formatı görüyoruz olacağız karşımızda, Eski Eşim Nikah Şahidim! Tabi ki buradaki tek fark, bu kez böyle bir yarışma gerçek.

Siz bu programda yarışmacı olur muydunuz bilmiorum. Ama benim eski eşim gelip de böyle bir yarışmaya katılacağım deseydi ve bana teklif etseydi bunu, hayatta kabul etmezdim. Ne olursa olsun evliliğimiz geçmişe gömülmüş, hatta hiçbir şey hissetmiyor bile olsam, yine de eski eşimin gözümün önünde bir başka kadına kur yapmasını asla istemem. Herkesin bir özeli vardır; ve özel özel olarak kalmalıdır diye düşünüyorum. Hiçbir kadının aklına asla mı gelmez; daha önceki eşinizin size olan yaklaşımları ve davranışları. Hiç mi içiniz cız etmez ya da bu nasıl bir ahlak anlayışıdır bilemiyorum; ama nereye sürüklendiğimizi de çok merak ediyorum. Türkiye topraklarında gerçekleşecek olan böyle bir yarışmayı bırakın ne vaat edilecek olursa olsun, asla ve asla ne para için ya da ne ev-araba için yapılmaz. 

Çünkü en başta kendinize saygınızın olması, bence burada alınması gereken en önemli baz olmalıdır diye düşünüyorum.

Yanılıyorsam söyleyin lütfen sevgili okurlarım. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?

BURCU ÖZDER

Yorumlar

hale dedi ki…
28 Aralık 2010 milliyet gazetesinde yarışmayla ilgili yorumlar.

http://cadde.milliyet.com.tr/2010/12/28/YazarDetay/1331250/eski-ese-sahit-olma-tartismasi?ref=haberici
hale dedi ki…
İnsanlar boşanmayı olgunlukla karşılar ve birbirlerinin nikah şahidi olabilmeyi başarırlarsa kadına karşı şiddet azalır. Özellikle erkekler boşandıkları kadına zarar verme duygusundan arınırlar.Kadınında insan olduğu hatırlanır. Eski eş nikah şahidi olursa , sizin söz ettiğiniz yoz değeler yerini insani değerlere bırakırlar.
Burcu ÖZDER dedi ki…
Hale hanım,

Öncelikle ilk gönderdiğiniz milliyet gazetesinde yayınlanmış olan köşe yazısını ilk yayınlandığı gün gazeteden okudum; ve hatta bunun sonrasında oturup yazımı yazdım.

Evlenmek kadar boşanmak da elbette ki doğal. Zorunluluktan doğan hiçbir şey ne sağlıklı olur; ne de iyi ve güzel. Ancak ne var ki kadına şiddet dediğiniz maalesef ki acı durumlar, bu yarışmayla ya da başka bir deyişle gerçek hayatta nikah şahidi olmayla bitecekse "tamam, olsun" o zaman. Ama kadına şiddetin önlenmesi için böyle bir yarışmanın değil; önce erkek megalomanlığının bitmesi gerek.

Artı kadına şiddetin engellenmesi için erkeği yine pof poflamak mı gerekir. Zaten bu geçmişten günümüze kadar yapıldığından dolayı, onları üstün gösteren ırk modeli çizilmesinden kaynaklı bir sonuç oluştu böylesine. Bunu göremiyor muyuz?

Eğer iyi bir dost kalırsa iki ayrılan çift, zaten her zaman biri diğerinin iyi günde de kötü gününde de yine yanında olur; boşanmış olsalar bile. Ancak lütfen kadına şiddeti engeller mantığını bir kenara bırakın. Çünkü bunun temelini bile oluşturmayacak bir bakış açısından öteye gidemez ne yazık ki bu durum!

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de