Ana içeriğe atla

"FACEBOOK"da ilişki statüsü boştu ama (!)


"Ah şu erkekler yok mu?" diyorum bazen, tam anlamıyla dertler başımıza. Ne onlarsız oluyoruz çoğu zaman, ne de onlarla... Bize aslında gizli kapaklı, sır küpü derler; çözümlenemeyen varlıklarızdır onlara göre, ama oysa ki aynada kendilerine bakmayı unutmuşlardır çoğu zaman. 

Şimdi diyeceksiniz ki neden bu kadar çok isyankar oldun sen şimdi. Hemen sebebini söylüyorum; çünkü hiç kimseyi oyalamanın manası yok ve buna karşılık da oyalandığımızı hissediyoruz. Ayrıca biz kadınlar çok merak ediyoruz beyler, neden facebook'daki ilişki statüsü kısmı sizler de boştur diye. Heh şunu diyebilirsiniz; "siz kadınlarınki de boş" ya da "yahu herkes benim özel hayatımı bilmek zorunda mı? Sana ne kardeşim" diye. Ama işte bazen yanlış anlamalara meyil verebiliyorsunuz. Mesela biz bayanlara göre -ki bu fikre çoğu bayan katılır diye düşünüyorum, bunu yapmanızın sebebi yani ilişki statüsünün boş olmasının sebebi arkadaş listenizdekilerden biri tarafından her an beğenilebilirsiniz ve kısmetimi kapatmak istemiyorum diye düşünebilirsiniz. Çünük buna benzer ben böyle birkaç erkek arkadaşımla karşılaştım. Kız arkadaşı olmasına karşılık, ilişkisiyle ilgili belirtileri barındıran her türlü duvarındaki paylaşımı silen, ilişki statüsünü bir türlü doldurmayan, boş bırakan ve cool havalarla ben müzbin bekarım diye ortalarda salına salına dolaşan erkekler... Ne kadar gıcık verici değil mi? Ne yalan söyleyeyim, ben bunu bir tek noktaya bağlıyorum, hatta benzerlik kuruyorum o noktayla. Hani evli beyler vardır ve yüzüklerini takmazlar. Oysa ki ne kadar gıcık ve de sinir bozucu bir durumdur. Evli ama bekar imajı vererek ortada dolanır. Karşısındaki ya da çevresindeki bayan nereden bilsin onun evli olup olmadığını. Ve bir bakmışsınız ki işlerin rengi değişmiş. Siz ona kör kütük aşık olmuşsunuz. O olabildiğince bu gizliliğini saklamakta. Ama tabi nereye kadar, sonunda bir yerde patlak verecektir bu durum elbette ki. İşte bana göre de günümüz teknolojisinde en büyük iletişim ağlarından biri olan Facebook'da da durum aynı. Özellikle beyler, ilişkilerinin var olduğunu göstermek yerine bunu saklayarak, kendilerine yeni ilişkilere de açıkmış gibi gösterebiliyorlar.

Şimdi bu noktada kime üzülmek gerek? Acaba beraber olduğu bayana mı yoksa ona aşık olan bayana mı? 

Aşık olan kadının suçu ne ki? Onun düşüncesi şu olur; birisi ona bir laf etse çok rahatlıkla şunu söyleyebilir; " Facebook'da ilişki statüsü boştu ama(!)" Haklıdır da boştu, hiçbir ilişkisi olduğuna dair etrafta bilgi yoktu. Çevresinden birileri bile bilmiyor olabilirdi. Peki o kişi ne yapsın? Elbette ki hiçbir şey yapamaz. O da sonuçta duygularının seline kapılmış ve onların peşinden akıntıda sürüklenerek size kadar ulaşmıştır. 

O yüzden biraz daha "benim özel hayatım kimseyi ilgilendirmez; reklam yapmam da gerekmiyor" cümlesinden sıyrılın ve gerçekten çok sevdiğiniz biri varsa ve ona-ilişkinize saygı duyuyorsanız, bu alanı düzeltin ve olması gerekitği gibi tutun. 

BURCU ÖZDER

Yorumlar

Justhe dedi ki…
benim de ilişki kısmım genelde boştur. biri olsa da, olmasa da. biri varken "ilişkim var" yapmam. biri yokken de "ilişkim yok" yapmam. yani sergilenmesinden rahatsız olurum açıkçası. ama dediğiniz üzere bunu kötü amaçlarla kullanan hemcinslerimiz ve hemcinsleriniz var. bu kötü birşey. her iki tarafında böyle insanlara yaklaşırken temkinli davranmalari gerekiyor. ilginç bir konu

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de