Ana içeriğe atla

Bütün Kadınlar Güzeldir!

Kadın bakımdır. Kadın güzelliktir. Kadın bakılası en güzel varlıktır. Ama bütün kadınlar güzel değildir. Her kadına güzel demek, gerçekten güzel olana haksızlık etmek olur diyen beyleredir bu sözlerim. Yanılıyorsunuz beyler!

"Çirkin kadın yoktur; bakımlı kadın vardır" sözü, gerçekten doğru olan ve mantık süzgecinden hiç takılmayarak geçen bir cümledir. Çok ince bir çizgide yürüdüğünüz kesin beyler. Çünkü yapılan ufacık bir hatada hemen tökezleyip, bir bayan tarafından yüzünüzde tokat hissini yaşayabilirsiniz. Biraz acımasızca mı oldu? Aslında değil; çünkü bu daha bir başlangıç. Güzellik kavramı herkese göre değişebildiği gibi bir bayanı sadece yüzü ve vücut yapısıyla değerlendirmek çok yanlış olur. Yapılacak olan küçüklü büyüklü birkaç değişim hareketiyle her kadın gerçekten güzel bir bayan halini alır. Sadece hayat koşturmacasında, bir kadın hem anne, hem eş, hem iş kadını, hem de sokaktaki bir vatandaş olabilmek gibi türlü türlü görevlendirmelere maruz kalmaktadır. Ve tüm bu koşuşturmalar eşliğinde belki o gün makyaj yapmamış ya da özenli giyinmemiş olabilir. Saçını o gün kuaföre gidip yaptırmamış da olabilir. Ama ne var ki her zaman sahne alacakmış gibi bir hava estirmesi gerekmez. Bu da o bayanı, o gün için çirkin bayan ilan edilmesine neden olamaz.

Sonuca gelecek olursak doğru kullanılan kozmetik malzemeleri ve doğru seçilen kıyafet tercihleri ile her kadın bakımlıdır ve güzeldir.

Kısacası "Güzellik" görecelidir. Bize güzel görünen bir kadın diğerine itici gelebilir.  Yani her kadını her haliyle mutlaka güzel bulan bir bey vardır. Bu göreceli durum eşliğinde çıkan netice, mutlaka her bayan, birisi tarafından güzel olarak beğenilip, düşünüleceğinden özünde bütün kadınlar güzeldir.

BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...