Ana içeriğe atla

Kadın Olmak Zor Piiriiimmmm!..


Ooooffff!.. Çığlık atacağım; haykırıp sesimi dört bir yana duyuracağım. Yetmeyecek sağa sola sataşacağım. O da yetmeyecek ne yapacağım? Bilemedim yaa.. Zor iş diyorum sadece, kadın olmak çok zor iş piiriimmm!...

Her günün bir koşturması var. Her gün ayrı bir dert, ayrı bir tantana, ayrı bir sorun. Kadınsan sen her şeyin yükünü omuzlarında taşımak zorundasın. Hayallerini bazen bir kenara atman bile beklenebilir senden bu süreç içinde. Zaten öyle bir imkan verilse de vaktin yok ki hiç. Yapacak tek şey kalıyor geriye, boynunu büküp, kabullenmek. 


-   Kabullenmek mi? 
-   Hayır!
-   Neden?
-   Öyle işte.
-   Öyle diye bir şey yoktur? Neden?
- Çünkü kabullenirsem hayatımı vermiş olurum. Kabullenirsem duygularımı bir kenara atıp, başka hayallerin parçaları olurum. Oysa ben kendi hayallerimin  merkezi olmak istiyorum.
- O zaman sen daha çok beklersin hayallerinin merkezi olabilmeyi (pis pis güler)

İşte bu dialoglar, kendi iç benliğinizle sürekli olarak tartıştığınız cümleler. Bazen kendinizden ödün vermeniz gerekir. Nasıl mı? Şöyle ki; siz yemek yemeden önce çevrenizdekileri düşünür ve onlara ilk ikramı yaparsınız. Siz kendinize vitrinde gördüğünüz bir kıyafeti alacak olsanız, vazgeçer. Onun yerine çocuğunuzun istediği oyuncağı alırsınız. Sabah erken kalkar; kahvaltıyı hazırlar, uykunuzdan feragat etmiş olursunuz. Sevgiliniz futbol maçına gitmek ister; siz çok güzel bir romantik filme gitmek isterken onun bu isteğine "Evet" dersiniz. Ne oldu peki? Sonuç? Sonuç; "GAME OVER"... Yani kısacası gene diyorum ki Kadın olmak zor piirimmm!... Hem de çok zor...


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...