Ana içeriğe atla

Hangimiz Daha Çekiciyiz?

İlişkilerde hemen hemen çoğu kez karşılaştığımız durumlardan gene bir tanesidir; "hangimiz daha çekiciyiz?" sorusu. Eski sevgilimizle yeni sevgilimizi sürekli karşılaştırma hali içinde olan tavırlarımız, bazen karşı tarafta böyle bir seçime şart koşabilir. Ve sizi ansızın beklemediğiniz anlarda sıkıştırabilir. Aman dikkat! Çünkü korkulur bir cümledir kendisi. Her an, her yöne çekilebilir cevaplarınız.

"Gelen gideni aratır" demiş büyüklerimiz vakti zamanında. Biz de hep şunu düşünmüşüzdür; acaba eski sevgilim daha mı iyiydi benim için yoksa yeni sevgilim mi daha iyi? Eskisiyle daha mı mutlu olabilirdim? O daha hoş, daha mı güzeldi? Bunlar sıkça aslında karşılaştığımız sorular olabiliyor kimi zaman. Çünkü aslında emin olamadığınız kendinizsiniz. Siz tam anlamıyla henüz kendinizi tanımadığınızdan bu tip bir durumla karşılaşabiliyorsunuz. Neden hemen herkesin başına gelmiyor da sadece belli başlı insanlar bu çelişkiyle başbaşa kalıyor. Nedeni basit aslında çünkü kendinizi tanımıyorsunuz; ne istediğinizi, kimlerden hoşlandığınızı, ne tip kişilerin size daha çekici geldiğini, mutlu olacağınız bir ilişkiden beklentinizin ne olduğunu ve neler yaşamak istediğinizi bilmiyorsunuz. İşte bu sorularınızın cevabını bulamadığınız sürece de hep bir çıkmazın içinde bulacaksınız kendinizi. 

"Eski sevgilim..." ile başlayan cümleler alır başını gider. Tabi ki onunla yaşadıklarınız unutmanızı beklemez kimse. Bırakın onu bunu siz bile beklememelisiniz. Çünkü tamamen kafanızdan silin atın demiyoruz. Ama şunu bilin; herkes birbirinden farklı. Ve biriyle yaşadığınız bir diğeriyle de aynı şeyleri yaşayacağınız anlamına gelmez. Sadece hayatınıza yeni girecek olan kişiye bir şans tanımanız ve bu şansı da gerçekten ona eski sevgilinizden bağımsız olarak özgürce verebilmeniz gerektiğidir. 

Eğer yeni sevgiliniz size soruyorsa ki " O mu yoksa ben mi daha çekiciyim?" diye, bilin ki onu böyle bir soru sormaya davranışlarınız itmiştir. O yüzden ona size nasıl böyle bir karşılaştırma sorusu soruyor diye çıkışacağınıza önce suçu kendinizde arayın. Kimi zaman iğneyi kendimize batırmak da fayda vardır diye düşünüyorum. 

BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...