Ana içeriğe atla

Sema GÜNAY "CİAO İTALY" Sergisi!


Merhaba!

Sizleri bu kez yepyeni bir etkinlikten haber edeceğim. Zaman zaman kendimize vakit ayırıp, sanatsal etkinliklere de katılmamız gerektiğini mutlaka söylemeliyim. Bunun için de ilk olarak size Sema Günay'ın sergisini gidip-mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye edeceğim, sevgili okurlarım! İşte serginin basın bülteni!... Tüm detayları devamında bulabilirsiniz.

CİAO İTALY

Rönesans, bilim ve sanatın başladığı çağdır; ve karanlık ortaçağdan kopuşun sembolüdür. 

İTALYA ise tasarım ve sanatın merkezi olmuş bir medeniyet iken, günümüz dünyasında globalleşmenin getirisi olan tüketim çılgınlığında diğer devletler gibi ÇİN tehdidine karşı koyamamıştır.

Roma, Santa Maria'da yaşayan, Senior La Bocca Della Verita bu nedenle kan ağlamaktadır. Ressamın, 2008 yılı İtalya Milano Domus Academy Fashion Design yaz kursu sonrası Roma ziyareti sırasında kulağına fısıldamıştır. Bilimin, insan faktörünün, değerlerin yitirildiği ve yalnızca paranın önem kazandığı bu ticaret yolunun sonunda, eğer büyük devletler "sürdürülebilir lüks" kavramını politikalarına katmazlarsa, NUH'UN GEMİSİ'ne yolculuk vardır. 

Global dünyada statüyü belirleyen en önemli unsur para ve onun getirisi olan ün ve itibardır. 

Yüksekstatü ile bireyin ulaşacağı en son nokta ise sevgidir. Para, ün ve itibar sevgiye ulaşma yolunda araçtır. Sevgiye ulaşma ihtiyacı ise günümüzde "yeni lüks" kavramını oluşturmuştur. Yeni lüks kavramının temelini oluşturan bu sevgi, doğa sevgisidir. Global dünyanın doğaya verdiği zarar sonucu bozulan ve bozulmakta olan ekolojik dengeyi yeniden sağlamak için üretilecek endüstriyel ürünlerin, yeni lüks kavramına göre üretilmesi ve mütevazi lükse dönüşün sağlanması prensibidir. 

Senior Bocaa Della Verita "Ciao Italy" adlı serisinde bu tehlikeleri haber vermektedir. Gelecek nesillere, sağlıklı bir dünya için mütevazi lükse dönüş gereklidir.

"Sema Günay Tekstil Bölümü mezunu olmasına rağmen moda tasarımı dışında resim sanatı, karikatür ve illustrasyon, takı tasarımı alanlarında da ayrı ayrı iş üretiken, ayrıca bu disiplinlerin birleşimi ile kendi özgün resmini ve özgün moda tasarımını ortaya çıkarmıştır."

Gürbüz Doğan Ekşioğlu

Bocca Della Verita'nın sessiz çığlığı adıl tabloda dünyanın ekolojik ve ekonomik çizgisine bilinçsizce yön veren statü düşkünü birey vurgulanmaktadır. Statü; lüks ürün tüketicisi için olduğu kadar en alt sınıf dahil "ait olma isteğinde" en önemli unsurlardan biridir. Kostümde yer alan apolet bireyin ait olduğu toplum içerisindeki statüsünü betimlemektedir.

Hamlet'in dediği gibi; Statü sahibi olmak ya da olmaka. İşte bütün mesele bu!

Tavuskuşu tüylerinden oluşmuş, altın iplik, swarovski kristal ve incilerle bezenmiş olan etek ise doğal yaşamın güzel ve kibirli kuşu olan tavuskuşu benzeri bireyi betimlemektedir.

Eteğin arkasında yer alan tarlatan ise batılı asillerin statüsünü belirten bir diğer örnektir.

Tablonun yer aldığı korse ve büstiyer süreci 3d boyutlu yansıtan tekstil ağırlıklı detaylardır. Korse ve büstiyer ipek, saten ve digital baskıdan oluşmaktadır. Büstiyerin üzerinde yer alan artwork semboller, Bocca Della Verita'nın sessiz çığlığı adlı tablonun 3d yansımasıdır. 

Kostüm Tasarım: Sema Günay
Fotoğraf: Bülent Erutku

SEMA GÜNAY
"CİAO İTALY"

01 ocak-10 Ocak 2011
01 January-10 January 2011

Yunus Emre Kültür Merkezi
9.Kısım Atrium Yanı Ataköy-Bakırköy, İstanbul
0212 661 19 41

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke...

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden ...

Geçmişten günümüze çıkma telifi!

En masumu, en hislisi, en güzeli sanırım bu olsa gerek; çıkma teklifi. Ne heyecan yaratır insanın tüm bedeninde. Elleriniz terler, kalbiniz güm güm atmaktadır. Hoşlandığınız kızın bir türlü gözlerinin içine tam anlamıyla bakamazsınız; sanki bakma hakkınız yokmuş gibi hisseder aklınız. Ayaklarınız ona bir adım ileri giderken, bir adım geriler. Sonra bir bakmışsınız ki hiç farketmeden aslında onun karşısına geçivermişsiniz. İşte o an... Duygularınızın dile gelmesi gereken an... Artık ikiniz karşı karşıyasınız. İşte geçmişten günümüze çıkma teklifi! Çok eskilere gidelim şimdi. Osmanlı döneminde çıkma teklifi yapılmazdı herhalde diye düşünürsünüz. Hayır, bilakiz o dönemlerde de varmış bu teklifler. Bakınız nasıldı isterseniz bir hatırlayalım. Osmanlı zamanlarında eğer bir adam bir kadından hoşlanıyorsa, onun karşısına geçer ve dermiş ki; " Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsılmış bulunmaktayım. Niyetim acizane-i taciz etmek de...