Ana içeriğe atla

İNSANLIĞIN BİTTİĞİ NOKTA'DAYIZ!..

Yalan dünyanın içinde yok olmaya doğru ilerleyen bir toplumun yarasıyız. Her birimiz savrulduğumuz ayrı köşelerden seyre dalan vasıfsız seyircileriz. Yok olmaya yüz tutmuş dünyanın içinde kaybolmuş bedenlerimizde varolma sürecini tamamlamaya çalışanlarız. Yaşamda hepsi sadece bundan ibaret...

Dünya yaşanılması gereken bir yer küre. Bu yer kürede her canlı kendine bir yer bulmayı hakediyor. Bir başka canlı, diğer canlının üstünde egemenliğini istismarcı ve de yağmalayıcı bir kimlik ile sarma hakkına  sahip değil. "Her canlının yaşam hakkı" olduğunu söyeleyen bütün bilge insanlar aynı şeyi savunur. Ancak günümüz dünyasında karşılaştığımız milyonlarca haberin içinde bu düşünceyi savunan bir tek haber başlığı bile doğru düzgün yoktur. 

Yaşadığım toplum içinde gördüklerim, daha nice görmediklerimin sadece habercisi. Gazetelerin başlıklarında öldürülen hayvanların, onlara yapılan işkence haberlerinin içeriklerini her okuduğumda sövdüğüm bir toplumun içindeyim bende. Zevk olsun diye, sırf egoları tatmin olsun diyen insanların yanından geçip gidiyoruz her birimiz. Kimi az ileride olan bitene görmezden gelmeyi tercih ediyor; kimi de bu sahneye dahil olmayı arzuluyor. Gaddarlığın hüküm sürdüğü şu toplumda insan olmanın ne demek olduğunu unutuyor tüm bunları yapanlar. 

Somali'deki açlık ve kuraklık içinde hayat bulmaya çalışan insanların yaşam mücadelesine çoğu kez kayıtsız kalıyor aynı insan topluluğu. Çünkü önüne konan yemeğe bazen ağız burun büken, eliyle istemem başka ne var diyen burnu büyük biz insanlar, başka bir ülkenin yok olma tehdidi ile karşı karşıya gelmiş diğer insanlara sadece öylece bakıyoruz. Onları çoğu kez anlamakta noksan kalıyoruz. Hatta bazı cüretkar kişilikler, bu toplumun yaşadıklarına karşılık yardım eli uzatanların yerine onların dramlarıyla alay etme edepsizliğinde bulunuyorlar. Bunları okudukça özellikle sosyal paylaşım platformlarında böyle konuşanlara bir sövesim geliyor ki anlatamam. İşte diyorum hepsi bundan ibaret. Hayata bakışları sadece bundan ibaret. 

Gerek hayvanlara yapılan işkence, tecavüz; gerek ise başka toplumların insanlarının çektiği dram, asla başka insanların eğlencesi ya da bakıp da görmezden geldiği bir durum olmamalı. Eğer bunu yapıyorsak zaten bitmiş özümüzün değersizliğine aynada bakıyoruz demektir.

Bana göre zaten bunu şu anda yaşıyoruz. Çünkü tüm bu söylediklerim insanlığın bittiği noktada olduğumuzu gösteriyor!...


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu