Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KABUS

Gece soğuktu... Çok soğuk... İçimdeki ürperti beni gittikçe korkunun içine çekiyordu. Bilmediğim, tanımadığım bir karanlığın ortasında ilerlemeye çalışırken nereye varacağımı kestiremediğim yollarda yürüyordum. Sanki beni esir alan duygunun ötesinde yeni yüzleşmeye başladığım bir başka çıkmaza doğru koşuyordum adeta. Çizgilerimin ötesinde başka bir boyuttu bu. Artık ismini bile adlandıramadığım bir başka dünyaydı yaşadığım. Ve ben bundan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.  Karanlığın içinde anlık beliren silüetler vardı. Ama hiçbirini seçemiyordum. Sislerin arasında bir görünüp, bir kayboluyorlardı. Birine seslensem anında yok oluyordu; ve diğer taraftan bir diğeri kendini gösteriyordu. Yardım çığlıklarımın boşlukta kaybolduğu bir çıkmazdaydım. Aradığım ışık süzmesi çok ama çok derinlerdeydi; ve ben ona nasıl ulaşabileceğimi bir türlü bilemiyordum. Sanki sonsuzluğun içinde hapsolmuştum.  Ellerim gittikçe buz kesmeye başlamıştı. Ve üzerime giydiğim orta halli incelikteki hırka da

Suretler

(NOT: Bu yazıyı aşağıdaki parçayı dinleyerek okumanızı rica ediyorum....) Her şey gibi... Her özel insan gibi... Zaman yine aynı sulardan akmakta... Başınızı çevirdiğinizde gördüğünüz neydi bilmiyorum. Ya da görmek istediğiniz... Sonsuzluğa uzanan bir yol muydu aradığınız; yoksa gelip geçici havai fişeklerden biri miydi yansımalarını sevdiğiniz sahte ışıkların? Canınız hiç yandı mı? Canınızı yakanla hiç yüzleştiniz mi? Sevdiniz mi; çoook hem de çook fazla... Özlediniz mi peki? Özlemin en derin halini içinizde o bilmediğiniz derinliklerde kaybola kaybola çılgınca yaşadınız mı? Attığınız çığlıklar kayboldu mu damarlarınızdan akan kanın içinde... Siz hiç beyninizi uyuşturan bir sevdaya kapıldınız mı? Yakasına yapışıp, "Dur" gitme diyebildiniz mi sevdiğinize? Nedenleriniz mi vardı? Nedensizlikleriniz mi? Siz hangisiydiniz? Hangi bilinmezliktiniz? Hiç çözebildiniz mi kendinizi? Tınısına kapıldığım bir melodi var kulağımda şu an... Ve yüzlerce suret karşımda... Hepsi

Huzur ve Mutluluk Adına TABLODA…

Evim benim için her şey demektir. Oturduğum koltuğumdan, kahve fincanımı koyduğum sehpaya kadar... Her detayın, her objenin yeri bulunduğum mekana anlam katarken, evimin en sevdiğim donelerinden biri de duvarlarımı süsleyen eşsiz tablolarımdır. Ve eğer tablo seçimlerinde benim gibi zorlanan biriyseniz; işinizi oldukça kolaylaştıracak muhteşem bir siteden sizlere bahsedeceğim.  Duvarlarımı süsleyen duvar kağıtlarım kadar seçmekte oldukça zorlandığım tablolarımı, belki de günlerce aradığımı bilirim. Ta ki http://www.tabloda.com   ile tanışana kadar...  Binlerce seçeneğin bulunduğu Tabloda ’da ister siyah-beyaz manzaralı Kanvas Tabloları seçin; isterseniz de Pop Art, Vintage, Osmanlı ve Hat, Gravür ya da Panorama seçenekleri gibi onlarcasının bulunduğu tablo galerisine göz atın. Zaten mutlaka bu dekoratif görsel şölende emin olun ki kaybolduğunuzu hissedeceksiniz. Çünkü her biri birinden güzel ve kaliteli olan Kanvas Tabloların hepsini almak; hatta evinizin en güzel köşeler

Ah Be Çocuk

Sepserin sular… Sanki büyük bir şelalenin tam da altındasın. Üzerine seni tekrar ferahlayabilmen için yoğun biçimde düşüyorlar. Ve sen ellerinle karışan saçlarını düzeltiyorsun. Bedenin buz gibi suyun güzelliği ile yeniden diriliyor. Hiç olmadığın kadar mutluymuşcasına gülümsüyorsun… Sonra kendini o buz gibi suyun üstüne öylece sırtüstü bırakıyorsun. Suyun ahengini, sesini dinliyorsun. Sana anlattığı küçük hikayeleri duyuyorsun. Bırak kendini çocuk diyor biri sana… Bırak! Rahatla, huzuru hisset. Kocaman bir ormanın içinde kalmış ufacık bir çiçek parçası gibi dalgalan o suyun içinde. Sanki bir salın üstündesin… Güneşi de hisset bedeninde seni ısıtırken, bulutları da seyret onları binbir şekle benzetirken… Nereye götürüyorsa bırak götürsün seni… Sen sadece yaşa! Bazen kaçmak mı istiyorsun? Kaç git o zaman… Ne almak istiyorsan sadece onları al. Mecbur değilsin hiçbir şeye… Bir kağıt, bir kalem mi tek ihtiyacın olan… Al git onları o zaman… Sormaz kimse sana hesap! Sorama

Bitmeyen Hikaye

Bir kalem alıp yazmak istedim seni satır satır... Her bir parçanı resmetmek istedim. En nihayetinde de sadece bana ait olmanı diledim. Hikayeler... Hep filmlerdeki en güzel, en dramatik, en mutlu sonla biten nice sevdalara karışmıştır. Karışmıştır da biz de hayatın içinde gerçekliğine inanmışızdır. Kimi zaman kendimizi bu minik yalana inandırmış; sonunda da onlarca gözyaşı dökmüşüzdür. Yaralanmaktan korkmak niyedir? Niyedir yaşanmış bunca acı?  Oysa kaçılsaydı sakin küçük bir kasabaya... Minik bir evin, minik bir mutfağında pişseydi ağır ağır aşkın o güzel yemeği... Sonra da doysaydı hem yüreğimiz, hem karnımız, hem de aklımız... Zaman her şeye ilaç olsaydı. Bizi yeniden baştan yaratsaydı. Geçen onlarca boşa zamanı geri verseydi tekrar bize. Olmaz mıydı? "Huzur" dedim sana... İlk ağzımdan çıkan bu oldu. Sonsuz huzurum olsaydın; yetmez miydi sanki bu bize? Not: Akılda sadece güzel günler kalır... Kötü olan her şey zamanla yok olur. En doğrusu da budur