Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İsimsiz Son Mektup

Anlat bana aşkını sevdiğim... Söyle sevdiğini... Sadece sevdiğini söyle bana. Duymak istediklerim bunlar çünkü. Başka hiçbir sözcük çıkmasın dudaklarından. Haykır bana sesini, haykır bana duygularını. Dursun zaman, dursun hayat, dursun tüm bu öfke... Kaldırımlar gözyaşlarıma boyanmasın daha fazla. Rüzgar savurmasın saçlarımı ötelere doğru. Sana uzansın ellerim, sadece sana uzansın. Yüreğim sana doğru aksın, bir tek sana doğru, sana doğru... Bir mektupdur bu sana. Cümlelerimin dile geldiği son nokta. Söyleyeceklerimin aslında birikmiş olduğu son paragraf... Aslında anlatmak istediğim bir hikaye, küçük bir hikaye bu, fazlası yok. Kasabanın birinde geçen küçük bir hikaye misali... Hani vardır ya böyle yaşanmış hikayeler... Bu da onlardan biri olsun, bizim hikayemiz olsun. Olmaz mı? Sen olmaz mısın bu hikayenin kahramanı, diğer kahramanı da ben olamaz mıyım? İyi peki, varsın olmasın o halde! Dert değil; bu seçim senin. Ben küçük bavulumla birlikte alıp gitmekteyim başımı. Belki güzel bir

"BULUŞMA YERİ" Mükemmel Bir Tiyatro Oyunu...

Merhaba Sevgili Okurlar, Sizlere bugün gidip de çok memnun kaldığım bir projeden bahsedeceğim. Bu haftasonu çok başarılı bir tiyatro oyunundaydım. Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde 16-27 Şubat tarihleri arasında ilk kez seyircilerini selamlayan oyun, açık söylemek gerekirse benim üzerimde inanılmaz bir etki yarattı.  Duşan Kovaçeviçin yazdığı ve M. Nurullah Tuncer'in yönettiği "Buluşma Yeri" isimli yeni oyun Şehir Tiyatrolarındaki yerini aldı. Yaşarken yapmış olduğumuz küçük hesap işlerimizin öldükten sonra bir değeri olmadığını, aslında zamanımızı ne kadar fasa fiso durumlarla harcadığımızı ya da ne kadar çok kalp kırdığımızı sonrasında anladığımız bir diğer dünyadan sesleniyor oyun bir bakıma bize. Bir profesörün hayatı ile onun çevresindeki diğer insanların da yer aldığı anlatım gerek görsellik açısından, gerek başarılı oyunculuklar açısından beğeni kazanırken, şunu asla ama asla göz ardı edemem... Kesinlikle mükemmel ötesi bir dialog çalışması oyuna can vermekted

KIRIK AYNALAR

Odada kapana kısılmış gibiyim. Ellerim dört bir yanda duvarları tırmalamakta. Göz bebeklerim delirmiş gibi fıldır fıldır dönmekte. Etrafımda kendi yansımamı görmek istemiyorum. Kendime bakmak istemiyorum. Küsüm işte her şeye. Herkese küsüm. Kırık aynalar... Üstüme üstüme gelmekte. Çarpık görünen yüz hatlarımla üzerime çullanmaktalar. Beni suçluyorlar sanki. Her yaşanandan ötürü beni suçluyorlar. Sanki yüzlerindeki bu çirkinlikleri ben yarattım. Benim ne suçum vardı ki. Ben... Ben... Ben sadece küçük bir kız çocuğuyum. Benim yüreğim de bedenim de daha ufacık. Hayata dair umutlarım var. Hayattan beklentilerim var benim daha. İzin verin de yoluma gideyim. Bırakın beni benliğimle başbaşa. Bırakın, çekin ellerinizi omuzlarımdan. Yaralı yüreğimden uzaklaşın. Duymak istemiyorum sesinizi, duymak istemiyorum serzenişlerinizi. Lanet olsun, gidin diyorum size! Eski püskü eşyaların parçalandığı bomboş bir odada, çıplak ayaklarımla bir köşeye sıkıştım. Çıkamıyorum. Biri bir yandan geliyor ve bağ

HAYATTAKİ EN ZOR ŞEY SİZCE NEDİR?

Yaşam; su gibi akıp gidiyor. Tabi bu arada da katmer katmer engeller çıkıyor bolca karşımıza. Hep bir şeyleri düzeltme çabası içinde stres topları gibi olduk. Kendimizi sürekli sıkıp sıkıp hiç ummadığımız bir noktada artık tüm öfkemizi kusar olduk. Çevremizde kim varsa da tabi ki bu esnada ne yazık ki nasibini alır oldu. Şimdi size soruyorum; hayatta ki en zor şey sizce nedir? Bence bir insanı kırmadan bütün sorunları çözebilmektir. Ona kendinizi en iyi şekliyle ifade edebilmenizdir. Dile getirmek istediklerinizi araya aracılar koymadan söyleyebilmektir. İçinizde tutup tutup, sonradan tüm sinirinizi boşaltmak değil, bunu her yanlışı gördüğünüzde karşınızdakine aktarabilmektir. En basit şekliyle en güzel duygularınızı bile ona lafı çok dolandırmadan direkt olarak açıklayabilmektir. -ki böyle bir durumda eminim ki en iyi iletişim kurabilen bir birey olarak hep siz kazanan olursunuz. Hayat size oyun oynarken, siz oyunu kendi kurallarınıza göre avantajlı hale getirebilirsiniz. Hayat oyun

Bir Çocuğun Kalbi...

10 yıl... 20 yıl... Belki de 30 yıl öncesini düşünün. Hatta durun durun, çocukluğunuza dönmenizi istiyorum sizlerden. Ne kadar geriye gitmeniz gerekiyorsa o kadar eskiyi düşünün. Siz hiç çocukken aşık olmadınız mı? Bir çocuğun kalbidir; en saf, en masum haliyle var olan. Çünkü onun sevgisindekin yoktur; öfke yoktur; aldatma yotur; hesaplaşma işleri hiç yoktur. Onun yüreğinde inceden inceye bakan iki güzel göz vardır. Onun yüreğinde çizgi film karakterlerinin birbirine olan küçük ve tatlı flörtleri vardır. Düşünün, o günlere dönün ve kendinizi, kendi çocukluğunuzu lütfen düşünün. Nasıl büyülü bir dünyada yaşadığınızı tekrar hissetmenizi istiyorum. O masalımsı dünyaya sızmanızı bekliyorum. Hepimizin ilkokul öncesi döneminde ve ilkokul zamanlarında mutlaka beğendiği bir yaşıtı olmuştur. Peki ne yapardık? Oyunlar oynar; bir küçük papatya uzatır; hatta belki de yanağına bir küçük buse kondururduk. Ve yanaklarımız bununla beraber heyecandan alı al kızarırdı. Bir çocuğun kalbi en güzeliydi.

Yeni Evliler İçin Dayanıklılık Testi

Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Monmouth Üniversitesi'nden Gary W. Lewandowski,  New York Times gazetesinin ilişkiler üzerine çalışmalar yürüten psikoloji profesörlerinin yaptıkları son değerlendirmeler ışığında yeni evliler için bir dayanıklılık testi hazırladı.  Acaba ilişkilerimiz ne kadar sağlamdır? Onun hakkındaki ya da onunla beraber olmak, vakit geçirmek konusundaki gerçek düşünceleriniz nedir? Yoksa ilk fırsatta kaçma planları mı yapıorsunuz?  İşte tüm bu sorularınız cevapları, gene sizin testte verdiğiniz cevaplar ışığında ortaya çıkacak. O halde vakit kaybetmeyin ve hemen test için haberin linkine tıklayın ve buradan da düşüncelerinizi puanlayarak ilişkideki dayanıklılığınızı belirleyin. Umarım sonuçlar istediğiniz gibi güzel olur!  http://bit.ly/hS6MoI BURCU ÖZDER

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu

Yeni Dönemin Modası Televizyonda Evlilik

- "Televizyonda evlenmek istiyorum bende... " Aynen bu cümleyi sık sık duyar hale geldik. Çünkü bir süredir gelen yoğun talep üzerine bitmeyen evlilik programları ve bununla beraber gelişen bir sürü entrika olaylar zinciri başını aldı da gidiyor. Bu kötü mü diye soracak olursanız; hayır tabi ki  kötü diyemem size. Çünkü yakın tarihe kadar bende özel bir televizyon kanalında ilişkiler ve evlilik üzerine televizyon programında sunuculuk yapıyordum. Ve mesela ben bir bayan olarak böyle bir girişim ile kendime sevgili ya da eş arama konusunda televizyonda canlı yayına bağlanmaktan ilk etapda çekinebileceğimi düşünürken, bu konuda çok cesur bayanlarımız olduğunu bizzat kendim görmüş oldum. İnanır mısınız onları da çok takdir ettim.  Eskiden görücü usulü evlilikler yaygındı. Kimse size sormazdı; kimle evlenmek istiyorsun diye. Ya da siz ben bu kişiyle evlenmek istiyorum diyemezdiniz. Mecbur ailenin size olan baskısı hakim olurdu üzerinizde. Oysa ki çağ kendini geliştiriyor; herşe

Eyvah Yaş 30' a Geliyor!

En güzel yaşın vakti... 30 yaş, kadının en değerli olduğu an. Şarap gibidir kadın derler, bilirsiniz. Yaşı ilerledikçe kadının olgunluğu, onun güzelliği, onun düşünceleri daha çok kendini bulur. Sizi büyüleyen bakışları oluşur. Size ulaşan derin cümleleri, anlamları olur. Anlatmak istediği şeyleri lafını dolandırmadan hemen lap diye yüzüne karşı söyler. Kadın artık sınırlarını aşmış demektir. Genç kızlık çağını tamamlamış, yetişkinlik çağına ilk adımını atmış demektir.  Eyvah yaş 30'a geliyor; korkuyorum. Tabi bir yandan da bu korkular başlar. Endişeler oluşur. Eğer henüz evlenmemiş ise evlenmek istiyorum artık diyen isyanları duyulmaktadır. Ya da kariyerinin zirvesine doğru hızla ilerlemeye başladığı bir süreçtedir. Ancak iş-kariyer koşturmacasında kendini unutmuşsa ve kendine ayıracak vaktini boşa geçirmiş ise işte o zaman başı derttedir. Çünkü kendi iç hesaplaşmalarıyla başbaşa kalmaya başlamıştır.  Tango gibi düşünün 30 yaşı. Adımların sizi nereye çektiğini farkedin. Karşınız