Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kadın...

Kadın, puslu bir gecenin tamda ortasında durmaktadır. Yolunu aydınlatan ışığı bekler. -ki ışık aslında çok da uzakta değildir. Sessizliğin içinde tılsımlı bir sestir. Fısıldayan namelerin içindedir. Gizlenen bakışların dilindedir. Dile gelmeyen sözcüklerin kökündedir. Kadın; aşktır. Aşk ise sarhoşluktur. Bıraktı mı insan kendini bu sarhoşluğa, aradığı ne varsa her şeyi bulur onda... Huzur mu; mutluluk mu; tutku mu; kavuşma mı? Ne arıyorsan önüne serilir bir anda... Özlenmek bir kadın tarafından; özlenilmek bir adam tarafından... O kadar büyüleyici bir duygu ki "özlemek"... Siler götürür kötü olan her ne varsa...  Bu sebepledir ki bırakacaksın kendini bu büyülü dünyaya. Nereye sürükleyecekse seni izin vereceksin hiç düşünmeden yarını, yarından sonrasını... Sonra bir bakmışsın ki teslim olmuşsun seni saran tutkuya... Aldığın tat dudaklarında esir olmuş; sarmalamış tüm bedenini. Şikayetçi misin? Hayır... Çünkü mutlusun o bakışlarda, o tenin kokusunda, o yüreğin atışında

Teşekkür Ederim...

Hepinize teşekkür ederim...  Hayatıma giren onlarca insana... Dostlarıma... Sevdiklerime... Sevmediklerime... Nefret ettiklerime... Aşık olduklarıma... Kavuştuklarıma... Kavuşamadıklarıma... Derdimi saatlerce dinleyip de bana sesini duyuranlara... Hep yanımda olana... Kimi zaman da kaçana... Teşekkür ederim tek tek hayatıma bir şekilde dahil olanlara. Zaman kopup gidiyor. Anlam veremiyorum artık bu saçma dünyaya. Benden neyi getirip, neyi götürdüğüne. Ne için yaşayıp, ne için yaşamak istemediğimize veremiyorum bir anlam.  Düşünüyorum ömrümden geçen tam 32 yılı... 33'e kaldı son 12 gün... Şu hayatta onlarca şey gördüm; yaşadım. Nice gördüklerim oldu; görmediklerimde. Bir bilemedim şu gerçeği, dünyanın aslında en kahpe yer olduğu gerçeğini. B...ktan dünyamızın b..ktan insanlarla dolu olduğunu bir türlü farketmek istemedim. Hep kaçtım. İyilikten, güzelikten yana düşünmeye çalıştım. Olmadı; olduramadım. O kadar pinokyo olmuş ki yabancı bedenler, etrafımı sadece onlar sarmı

Aşkın Yolculuğu...

Kapatın gözlerinizi... Şimdi sizden yazacaklarımı hayal etmenizi istiyorum. Oturun koltuğunuzun köşesine ve derin derin nefes alın. Bir yolculuğa çıkıyoruz birlikte.  Bir otobüsün iki kişilik koltuğunun birinde siz, diğerinde sevdiğiniz... Birlikte uzun ve güzel bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Yol sizi nereye götürürse oraya doğru ilerleyeceksiniz. Belki küçük bir koyda alacaksınız soluğu... Masmavi bir deniz, yemyeşil bir doğanın tam da dibinde küçük ve sevimli bir mekan... Çıplak ayaklarınızla çime bastığınızda toprağın yumuşaklığını hissedeceksiniz. Sizde kalan tüm kötü enerjiyi o toprak çekip alacak içinizden. Çantalarınızı bırakıp odanıza, doğruca suyun dibine koşacaksınız. Su tatlı bir soğuklukta... O kadar berrak ve o kadar sakinki adeta sizi içine "Gelin" dercesine çağıracak. Dayanamayıp atlayacaksınız o suya... Vücudunuza değen suyun hafifliği ile daha çok ağırlıklarınızdan kurtulacaksınız. Bırakacaksınız kendinizi birbirinize...  Sonra o sapsarı ve parıltı

Amsterdam'ın Büyülü Dünyasında Yaşanan Çılgın Tecrübe

Bir deneyim... Bir hayal dünyası... Bu başka bir varoluş tecrübesi... Dün akşamüstü saatlerinde 3 yıl önce Amsterdam'a ilk geldiğimde cesaret edemediğim bir eyleme kalkışmamla başladı her şey...  Almayı düşündüğüm iki ürün vardı. Etkileri ne bilemiyordum. Sadece denemek istiyordum. Bütün gün şehrin yoğun havasını tenefüs ettikten sonra bu benim için mükemmel bir tercih olacaktı. Hotel odamıza geldikten sonra Hollanda'nın yerel saatiyle 00:00'dan itibaren ilk yediğim  mushroom oldu. Ardından browne 'nin sadece yarısını tükettim. Mushroom'un tadı çok iğrençti. O yüzden sürekli su içip durdum. Keki de sırf mushroomu tükettikten sonra "Off bu da ne? Etki sıfır; boşuna para verdim" diyen bir söylenmeyi yaşadığımdan yedim. Ve buna rağmen hala başlangıçta gayet iyi durumdaydım. Babam bizi bekliyor; uyumuyor. Çünkü annem de biraz bana uydu; o da az biraz ikisinden de aldı. Diyorum ki tüketim konusunda iyi ki aşırıya kaçmamış benim gibi.  Annem içimizde ilk uy