Ana içeriğe atla

Aşkın Yolculuğu...

Kapatın gözlerinizi... Şimdi sizden yazacaklarımı hayal etmenizi istiyorum. Oturun koltuğunuzun köşesine ve derin derin nefes alın. Bir yolculuğa çıkıyoruz birlikte. 

Bir otobüsün iki kişilik koltuğunun birinde siz, diğerinde sevdiğiniz... Birlikte uzun ve güzel bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Yol sizi nereye götürürse oraya doğru ilerleyeceksiniz. Belki küçük bir koyda alacaksınız soluğu... Masmavi bir deniz, yemyeşil bir doğanın tam da dibinde küçük ve sevimli bir mekan... Çıplak ayaklarınızla çime bastığınızda toprağın yumuşaklığını hissedeceksiniz. Sizde kalan tüm kötü enerjiyi o toprak çekip alacak içinizden. Çantalarınızı bırakıp odanıza, doğruca suyun dibine koşacaksınız. Su tatlı bir soğuklukta... O kadar berrak ve o kadar sakinki adeta sizi içine "Gelin" dercesine çağıracak. Dayanamayıp atlayacaksınız o suya... Vücudunuza değen suyun hafifliği ile daha çok ağırlıklarınızdan kurtulacaksınız. Bırakacaksınız kendinizi birbirinize... 


Sonra o sapsarı ve parıltılı kumun üzerine uzanıvericeksiniz. Güneşin sıcaklığı teninizi ısıtacak. Soluduğunuz havanın mis gibi kokusu davetkar... Dakikalar ve saatler geçtikçe daha çok içine çekicek sizi bu doğa harikası. Akşam olduğunda küçük bir sofranın başında oturuyor olacaksınız. Etrafta kimsecikler yok... Aslında var; ama siz onları görmüyor olacaksınız. Bir siz, bir de sevdiğiniz... Alttan inceden inceye çalan bir fon müziği... Dans etmeye başlayacaksınız... Müziğin o güzel ritmine tüm bedeninizi bırakıvereceksiniz. Aşk sarhoşusunuz... Belki daha sonra kıyıda yakacağınız küçük bir kamp ateşinin yanı başında battaniyelerinize sarılmış yıldızları seyrediyor olacaksınız gecenin devamında. Güzel bir rüya; hiç uyanmak istemeyeceksiniz. Gökyüzü ile yeryüzünün sizi sardığını ve hayattaki hiçbir şeyin umrunuzda olmadığını iliklerinize kadar hissedeceksiniz. 

Başınızı yastığa koyduğunuzda kalp atışlarını hissedeceksiniz sevdiğinizin. Sarmaşıklar gibi dolanacaksınız birbirinize... Aşkın size sunduğu en büyüleyici duygularla o anların hiç bitmesini istemeyeceksiniz. Huzurun ve mutluluğun sizi nasıl sarhoş ettiğini göreceksiniz. 

Hayal değil; rüya değil. İsterseniz olur. Yeter ki istemeyi bilin; ve onu gerçekleştirmek için ilerleyin. Kimse size engel değil. Eğer gerçekten bu hayali yaşamak istiyorsanız sevdiğinize gidin ve tutun kolundan götürün onu uzaklara... Çünkü hayalleri gerçekleştirmek sadece ve sadece sizin elinizde... 


BURCU ÖZDER


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu