Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Açlık ve Çaresizlik...

Bir adam gördüm… Ve yarı aç ruhuyla ortalıkta serselice dolaşıyordu. Nereye savrulduğunu hiç bilmeden, o bilinmezlikte oradan oraya yuvarlanmaktaydı. Kime ve nasıl ait olduğunu bilmediği bu sürecin içinde sıkıntılıydı. Daha doğrusu sıkışıp kalmıştı. Bir isteği vardı; ama ne istediğini o da bilmiyordu…  Yuvarlanan her şey gibi onun da bir yaşamı vardı; aynı yuvarlağın içinde dönüp durduğu o absürd saçmalıklar silsilesinde. Bağırmak istiyordu sanki, ama erkekliğine yediremiyordu. Söyleyeceği onlarca cümlenin altında ezilip kalmıştı. Duygularının selinde öksüzdü; ve bu kimsesizliği onun esaretinin bedeliydi. Gitmek mi yoksa kalmak mı istiyordu? Bilmiyorum…  Başını okşayıp, omzumu uzatsam acaba o şevkat duygusuna kapılabilir miydi? Cevapsız sorulardan biri daha işte. En iyisi mi sen onu bırak kendi haline. Ne istiyorsa onu yapsın. Kanatlanıp nereye uçmak istiyorsa uçsun… Özgür olduğunu bilsin yeter. Özgürsün dostum, uç uçabildiğin kadar...

GEBZE'DE KÖPEK KATLİAMI İMZA KAMPANYASI

Büyük bir hayvansever olarak yüreğim yandı... Gebze'de gerçekleşen bu acı olayla ilgili başlatılan imza kampanyasına lütfen siz de destek olun! Bizimle beraber aynı havayı soluma özgürlüğüne sahip olan küçük, can dostlarımızın haklarını birlikte savunalım. Bir imza atın; onlara destek olun! GEBZE TAVŞANLI KÖYÜNDE, GÖNÜLLÜLER TARAFINDAN BAKIMI YAPILAN KÖPEKLERİN BULUNDUĞU ALANA SALDIRI YAPILDI, KULÜBELERİNDEKİ KÖPEKLER, VURULARAK ÖLDÜRÜLDÜ. YARALI HAYVANLAR VAR, AYNI B ÖLGEDE BAYRAM ÖNCESİ DE SALDIRI YAPILMIŞ VE HAYVANLAR ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ. O ZAMANDAN BERİ SORUMLULARIN BULUNMASI TALEP ETMEKTE, BÖLGE HALKININ VE HAYVANLARIN CAN GÜVE NLİĞİNİN SAĞLANMASININ TALEBİNDE BULUNMUŞTUK. ANCAK BU YAŞADIĞIMIZ OLAY GÖSTERİYOR Kİ, İSTEYEN HERKES BİR TÜFEK ALIP, İSTEDİĞİ CANLIYI ÖLDÜREBİLİR... HİÇ KİMSENİN CAN GÜVENLİĞİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. BİLİNÇLİ VE DUYARLI İNSANLAR OLARAK TEPKİNİZİ GÖSTERİN... KOCAELİ VALİĞİ: 0(262) 321 33 90 0(262) 332 19 33 0(262) 332 19 34 0(262) 332 19 35 0(262

Sanatçılar Kostümleriyle ŞİDDETE karşı EL ELE...

18 ünlü sanatçının kendileri için büyük anısı olan kostümlerini önemli bir toplumsal sorun olan aile içi şiddete dikkat çekmek amacıyla "Kostümlerle El Ele" projesi adı altında satışa sunmaktadır. Kostümlerin satışından elde edilecek gelir, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası kapsamında 7 gün 24 saat hizmet veren Acil Yardım Hattı’na aktarılmak üzere Aralık Derneği’ne bağışlanacak. Kim hangi özel kıyafetini bağışladı? Türkan Şoray , “Küskün Çiçek” ( 1979) filminde giydiği yeşil, ipek takım elbisesini Huysuz Virjin , “Huysuz’la Görücü Usulu” programı için kendi diktiği kostümünü Ebru Gündeş , Tv programı ve yeni albümünün ilk konserinde giydiği 5 kostümünü Emel Sayın , “Devlerin Büyük Buluşması” projesinde giydiği mercan rengi tuvaletini Sibel Can , Altın Kelebek 2011 Ödül Töreni ve 41. yaş gününde giydiği kostümünü Hülya Avşar , konserlerinde giydiği 2 elbiseni Nurgül Yeşilçay , 2008 Altın Portakal ödül töreninde giydiği kıyafetini Meyra , son albü

Doğru Koku, Doğru His, Doğru Adres

Sen hiç akan bir yolda yanından geçtiğin onlarca evin penceresine, kaldırımdaki insanlara, hızla seni geçen arabalara dikkatlice baktın mı? Peki her birinin içinde farklı hayatlar olduğunu bilerek, oların yaşamlarını ve anılarını merak ettin mi? Ben ettim; her defasında hem de... Yaşlanan bedenlerimiz çok sayıda yükü taşıyor; ve her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Belki bazıları biraz daha az, belki de bazıları biraz daha fazla.  Duraklarda bekleyen insanların halleri aslında yaşamdaki hallerimizin yansımaları. Hepimiz kendi istasyonlarımızda belki saatlerce, belki günlerce, belki aylar, belki de yıllarca bekliyoruz. Ve her defasında bir sonraki gelecek olan boş otobüsü doldurmak umuduyla... Sorgulamak zihnindeki yüzlerce düşünceyi belki aralıklarla. Kimilerinde "Exit" yazan yardım paneli olsa da bir çoğu kendi beyazperdende boşlukta kalıyor; ve sen o labirentte peyniri bulmaya çalışan fare gibi koşup duruyorsun. Bir an için dur ve düşün; sakinliğini koru.

Gene Bir Can Sıkıntısı...

" Bitik hayatlar vardır. İçlerinde ise eksisi ile artısıyla hep bir şekilde rotasını bulmaya çalışan yolcular vardır. O yolcular her fırtınaya göğüs germekten yorgun düşse de adım atmaya devam eder. Pes etmek bilmez. İnancı ve umudu bir şekilde her daim onun yanındadır. Kimi zaman yağan kara karşı alır siperini, kimi zaman da onu koruyacağını düşündüğü şemsiyesini yağan şiddetli yağmura doğrultarak yürür. Kızgın güneşin bedenini kavurmasını önlemek için saklanır gölgeliklerin altında… Ama bitmek bilmez onun o arzusu, isteği, düşleri, düşündeki hikayeleri ve de kahraman karakterleri…  Yazarak yaşatır her cümlesini… Her cümlesinde geçen o birkaç kişiyi… Bulunduğu her ortamın içindeki insanları inceler. Onların hikayeleri kendi hikayesiyle birbirine karışır. Onların gözyaşlarında kendi gözyaşlarını görür çoğu kez. Sebepsiz bulunduğu ortamların içindeki bir sebebi olarak ağlayan başka gözleri seyreder yazmak isteyen gizli kahraman. Gizli kahramanın gizli aşkı onun bakışların

Dejavu Olmak ya da Paralel Evren'de Kendini Bulmak...

-Bazen olmasını beklemek gibi bir şey yaşamak… -Peki başka bir zaman diliminde, ama aynı yerde olsaydınız ne yapardınız? -Seçimlerimiz gene aynı olurdu belki… Belki de değil. -Bunun cevabını merak ediyor musunuz? -Ben ediyorum!  Hayatlar… Arka arkaya sıralanmış yüzlerce, binlerce, milyonlarca ve milyarlarca birarada duran insanlar ordusu… Her birinin ayrı bir hayatı, ayrı seçimleri var. Kararlarımız devamlı olarak bizi bir yerden başka bir yere sürüklüyor. Bir gün durup da şunu düşündünüz mü, " Ben ya diğer yolu seçseydim ne olurdu diye" ?  Paralel bir evrenin varlığını düşündüğümüz anlarda hep bu soru gelir aklıma. Ben bugün, bu dünyada, "BEN" olarak bu hayatı yaşıyorum. Seçimlerim doğrultusunda bu noktadayım. Yaptıklarım iyi ya da kötü… Doğru ya da yanlış… Hiçbirini bilemem. Ama ya yol ayrımlarında ben hep diğer yönleri seçseydim ne olurdu acaba? Şu an nasıl biri olurdum. Bulunduğum noktanın en farklı iki ucundan birinde mi duruyor olurdum; yoksa gene ay

Kadın Anlattı; Adam Dinledi!

Not: Bu yazıyı aşağıdaki video şarkıyla birikte okuyun lütfen! Kadın elini erkeğin beline doladı. Derinden ve yavaşça aldığı nefesi dinledi. Bir ninni söyler gibi… Bir masal anlatır gibi… Erkek de kadının yumuşacık ipeksi saçlarına dokundu. Suya dokunur gibi… Onun akıntısında dinlenir gibi… An, tüm betimlemelerin havada uçuştuğu en doğru zamandı.  Adamın uzattığı ele uzattı elini kadın. Güvenmeyi istedi. Güveneceği o insanı, yüreğinin içine hapsetmek istedi. Ancak kadın hiçbirini söylemedi; sadece denedi. Denemeden bilemeyeceği o güzel yolculuğa çıkmayı görebilmek istedi. Yılların boşluğunda onlarca yaşanmışlığın esareti karşısında tek başınaydı. Acıyı, kayboluşları, gözyaşları, yalnızlığı aldı karşısına. Bildiği tüm denklemleri sildi attı bir anda. Sandı ki o denklemleri bozacaktı adam. Klasikleşmiş yaşamın dışında durabileceklerdi. Hayat bu şansı verecekti onlara.  Önce eller buluştu; sonra dokunuşlar hissedildi. Adam kadını doladı kendine, kadın bu küçük teslimiyette

Tenlerin Uyumu

Burcumla ilgili yeni bir yazı gördüm. "İkizler en çok kendi tenini sever; ve o ten doğru insanla anlamını bulsun ister" diyor. İlk görüşte işte doğru cümle hayatımla ilgili bu diyebildim. Gerçek tamamen bu cümlenin altında saklıydı. Tenlerin uyumu… İki yabancı insanın bu uyum içinde tamamen birbirine sarmalanması, dokunması, hissetmesi aynı anda aynı güçlü duyguları, çok önemli. Hayatında neyi nasıl hissetmek istediğini bilmenle başlıyor tüm bu serüven. Önce kendi bedenini sevmekle başlıyor bence gerçek… Klasik sorulan bazı sorular vardır; en çok nereni seversin diye. Arkadaş kendi bedenimi neden parçalara böleyim ki! Kendi teninin değerli olduğunu bildiğin anda, o değeri taşıyacak eş bedeni ararsın. O sana bir yarım olur. Bütünü bulmanda ortaktır. Onun teni seninkine dokunduğu anda yoğunlaşan duygulardır gerçek olan. Günlük yaşanan ilişkilerde bu arayış alabildiğine gider. Günlerden bir gün kızlar gecesinde ellerimizde şarap bardaklarımızla yatırdık bu konuyu masaya. İll

Duygularının Işığını Yay Çevrene...

Sözsüz geceler vardır bazen. Sadece sarılmanın ve nefes almanın dokusuyla bezenmiştir etrafı. Çözmek istemezsin o aradaki bağları. Dokunuşlar, atan kalpler, hissedilen solumalar, titreyen bedenler… Bir bekleyiş… Sessiz ve derinden. Anı yakalamaya çalışmaktan çok anı oluruna bırakmak. Ama gene de araya kontrol gerektiren birkaç cümleyi yerleştirmek. Beyninin bir yanı sorgularken, diğer yanı kalple kurduğu zincir içinde kendine bir yer bulmaya çalışmakta. Bir insanı öperken, insan neden kendini sorgular sürekli… Derdi nedir bu insanın peki? Asıl istediği nedir?  Bir kişi eğer ne istediğini bilmiyorsa ya da hayat karşısında seçimleriyle başa çıkamıyorsa derdi büyük demektir.  Ve hatta eskiden o çok duyulan iki kelime "Sorun BENDE" yi artık kendi söylemeye başlamışsa çözüm yolu çıkmaza girmiş demektir. Çok mu özgürlüğüme düşkün oldum yoksa? Ne saçmalayıp duruyorum bilmiyorum ki. Birine yakınsan, o birine yakın durmayı tercih ettiysen, götür gittiği yere kadar. Bırak kendini bi

Ne Düşündüğümü İstemezsen Bilemezsin...

Bilemezsin… Yaşamanın ne olduğunu bilemezsin. Susmanın, içine düşüncelerini gömmenin ne olduğunu bilemezsin. Mutlu olmayı bilemezsin. Bilmek istemezsen, asla bilemezsin. Güne onla başlamayı arzu etmekle başlar her şey. İlk onun suratını görmek istersin. Başkalarının yüzü karşına gelse bile sen onu görünceye kadar gerçekte hiçbirini göremezsin. Onun bir gülümsemeyle "Günaydın" demesi içini ısıtır güne başlarken. O enerjiyle saldırırsın etrafındaki onca gürültüye patırtıya bir anda. Yoğunluğunun içinde ışıktır; eğer o ışığı kaybetmek istemezsen etrafında. İşte sanırsam bunun adı YAŞAM oluyor… Duyguları adlandırmıyorum çoğu zaman. Çünkü ismi de cismi de kayıp hepsinin, geçici birer noktalar her biri. O yüzden ben tek şunu diyorum; heyecanımı kaybetmek istemiyorum her şeye rağmen... BURCU ÖZDER

Sen ya "SEN" olmasaydın…

İşte bu cümle ile başladı her şey. Serüvenin ana karakteri boş bir yolda yürürken ve  dalgınca etrafına bakınırken, hatta önünde uçuşan yaprakları görmezden gelirken, kim bilir neler düşünüyordu acaba?  Duygularının yitip gittiği bir dünyaya "Merhaba" diyordu artık. Sıkıntısı büyüktü. Elindeki boş şişe ile yürürken caddeleri, şehirleri fethetmekti amacı. Daha doğrusu asıl isteği onlara isyankar bakışını göstermekti. Rüzgarın ona çarpmasından ziyade, kendisinin o rüzgara kafa tutmasıydı önemli olan. Öyle de yapıyordu zaten. Ben "BEN" değildim artık diyordu. Suskun ifadeleri gözyaşlarının gerisinde kalmıştı. Onlar bir zamandı deyip, asi yüreğini oradan oraya savuruyordu. Arıyordu; ne aradığını tam olarak bilmeden. Sorguluyordu gerçekte kendini. Ne var ki cevabı yoktu hiçbirinin. Bütün sorularının boşluklarla dolduğu boş kağıtlara öylece göz gezdiriyordu. Bir nokta mıydı koyması gereken, yoksa ünlemlerle dolu yaşamına bir ünlem ve virgül daha mı katmaktı yapması

Susmak...

Gözlerim durgundu; sadece bir boşluğa bakmak istiyordu. Sahipsiz kalmış olan ruhunun içinde debelenirken, soyutlanmak istiyordu etrafındaki onlarca ve de yüzlerce yüzden. Sorgulamak istemiyordu hiçbir şeyi. Sadece ıssız yalnızlığında öylece duraklamak istiyordu. Konuşacak belki de en son kişiydi; hayalindeki o insan. Kimileri sessiz kalmayı tercih eder; kimileri de öfkesine yenilir; ve uçar en olmadık ve de olmayacak olan o noktaya doğru. Yanlış gidilen yollar, konuşulan sözcükler, hayatlar belki de sahipsiz öylece kalmalıdır. Bir yerlere ulaşmasını beklemek, olmasını arzu etmek kadar saçma hiçbir şey yoktur. Siz hiç düşünüzde gördünüz mü bazı saçma hikayeler? Ben görüyorum. Görmenin bile bazen hata olduğunu bildiğim inanışların içinde buluyorum kendimi. Varlığım neye hizmet ediyor bilmiyorum; ama suskun kalmayı hiç istemiyorum aslında. Belki de susmak sadece bir olasılıktır. Olamaz mı?

BİZ ...

Hep bir cümle vardır dilinin ucunda. Söylemek isteyip de söylemeyemediklerinin tasviridir aslında o. Bir bakışın, bir uyanışın, bir dokunuşun temsilidir hepsi. Söz söylemek vardır aslında içinden gelen. Ama söyleyememektir onun gerçeği... Bir gün, bir gece... Kapısında bitmek onun. Ya da karşısına aniden çıkabilmek. "Yeter!" diyebilmek yüreğinden koparırcasına haykırmak düşüncelerini... Ve bir sabah... Onun yanında uyanabilmek, öyle sessizce, sadece gözlerinin içine bakabilmek aşkla, sevgiyle, özlemle... Sorgulamayan, susturulamayan ve dökülemeyen yaşların hesabı olsun o bakışlar... Kavuşmak adına, bağlanmak adına, sen adına, ben adıma her şey... Bir tek "BİZ" olsun bu hayatta! "BİZ BİR' İZ!" BURCU ÖZDER

Adı PİŞMANLIK, Adı ÖZLEMEK...

Not: Bu şarkıyı aşağıdaki video şarkıyla okuyun lütfen! Hayatta herkesin yaşadığı birçok pişmanlığı vardır. Kimilerinin yükü daha fazladır; kimilerininki ise daha azdır. Ama bir gerçek vardır ki o da cümleler bir süre sonra "Keşke"  ler ile başlar. Benim hayatımın "Keşke"  leri yok derken, sayısı farkında olmadan yükselmiş. Bir tek insan için o "Keşke"  ler var şu an. Sadece onun için... Bir gün, bir hata yaptım. Hep benim korkumdu bu; "onu bir başkasıyla sevgili olarak görmek". Ama o yaşadı bunu, tam 5 yıl önce. Hayatımın tek aşkına yaptım bunu. Çünkü altan alta ona olan öfkem sönmemişti. Küller azar azarda olsa yanmaya devam ediyordu. Onu o gece kıskandırmak için elimden gelen her şeyi yapmıştım. Bu kez o çevremden giderken öfkeliydi. Ama bilmiyordu ki o içimde kanayan yüreği hiç. Dışardan gördüğüne baktı sadece o gece.  İlişkimizin süreci çok karmaşıktı. Aşk ile başlamayan, ama aşkın oluştuğu bir güzelliktik biz. Sonra klasik il

Saçmalıklar Silsilesi...

Nefret duygum günden güne kabarmaya başladı. Belki şu saçma sapan etrafımda dolanan ikiyüzlü insanlardan dolayı tüm bunları hissediyorum. Yok yok! Belki değil; kesin bir yargı olmalı bu. O kadar çok sülük gibi birilerinin tenine yapışan ve onların kanını emen, onları sömüren ve sömürüldüğünü farketmeyen, sürekli pofpoflanmaktan haz alan, ama arkasından aslında nelerin söylendiğini farketmeyen o kadar çok insan var ki etrafımda. Hepsi birbirinden gereksiz. Siz aslında bir hiçsiniz. Bunu farketmeniz için aynaya dikkatli bakmanız gerekir.  Aslında bazıları aynaya bakmaktan korkarlar. Yaşım daha çok küçükken aynaya makyajsız bakmak istemezdim. Çünkü makyaj sanki yüzümde oluşan sivilce ya da küçük noktaları gizlemekte bir perdeydi benim için. Benim en iyi dostumdu o dönem; en azından ben öyle sanırdım. Ve ancak makyajlı iken aynayla barışık olurdum. Yıllar geçti. Kaç yıldır bilmiyorum; emin değilim, ama aynaya çok uzun süredir makyajsız bakabiliyorum. Hayattan bunu öğrenebildim. Çünk

Sorgula Hayatı ve Kendini

Yeryüzü... Oluşumu içinde varolmaya çalışan, canlı türlerinin her birini himayesi altında toplayan bir yerkabuğu... Sen üstünde ya da altında hep varsın. Öyle ya da böyle ya yaşıyorsun ya da ölüyorsun onunla birlikte. Düşünmeyen toplumun bir parçası oluyorsun belki de. Düşünme yetini alıyor elinden birileri. Belki kapsüller içine konuyorsun; ayrı ayrı parçalar halinde. Böylelikle herkesin birbirinden kopuk yaşadığı toplumlar oluşuyor. Toplumlar, tehlike! Hepsi yaşayan ayaklı tehditler. Canını her an yakacak güçlerle sana saldırma anını beklerler. Birey var yer yüzünde. Bireyler yok! "-ler" takıları sadece yokoluşun biraz daha hızlanmasında etkin rol oynuyor. Doğa sana hükmettiği zaman neden, ne oluyor diyorsun. Oysa ki ne olduğu aşikar. Doğa, onun senden aldığın kısmını geri istiyor. Geri almak için harekete geçiyor. Sesleniyor; ses veriyor; sesini duyurmak için harekete geçiyor ufaktan ufağa. Biz ne için varız? Biz neden konuşan, ama düşünemeyen, düşünmekten yoksun bırak

Sizin Bebeğiniz Tomurcuk Bahçesi'ne Uğradı Mı?

Başlık eminim sizleri şaşırtmıştır. Acaba bu kızcağız ne demek istiyor demek istemiş olabilirsiniz. Tüm bu olasılıkların için de size diyorum ki ben böyle güzel ve tatlı bir uygulama görmedim. Saygı Hastanesi'nin başlattığı yeni bir uygulama ile yeni doğan bebeklerimiz için bir Tomurcuk Bahçesi yaratılmış. O şeker,  yanakları al al olan minik bebelerin ilk halleri fotoğraf karelerine sığmış, hatta yetmemiş her biri birer fidan gibi rengarenk bir bahçenin içine gizlenivermiş.  Tek tek incelemeye başladığım bu bahçenin bebekleri o kadar şeker ki anlatamam. Hele içlerinde bir fotoğraf var ki "İnadım İnat" diyen bir yüz ifadesiyle bizlere "Merhaba" diyor adeta.  Hastanelerinde doğan her bebek için yaptıkları bu uygulamada bebeklerimizin fotoğraflarının yanında, doğum günleri, saatleri, isimleri ve burçları dahi yazmakta. Benim çok hoşuma giden bu uygulamayı sizlerle de paylaşmak istedim. Eğer siz de bu şanslı bebecikleri görmek ve onlarla Tomurcuk Bahçesi'nd

Vanilya Club Üyesi Olmak Kesinlikle Bir Ayrıcalık!

Herkese Merhaba, Bugünkü yazımda sizlere bir Kozmetik Keşif Kulübünü tanıtacağım. Lüks markaların en yeni ürünlerinin tanıtıldığı ve bu ürünlere kolaylıkla erişebileceğiniz bir alışveriş sitesi. Aylık ve Yıllık üyelikleriyle bakımı seven kadınlara en yeni ürünleri ilk kez burada deneme imkanı sunan Vanilya Club , üyelerini her ay sevindiriyor. Çünkü sevdiği ürünlere güvenle ulaşma imkanı veren Vanilya Club , aynı zamanda her ay üyesi olan şıklığı ve güzelliği sevenlere en lüks markaların mini boylarını evine şık bir paket ile hediye olarak gönderiyor. Peki kutunun içinde neler var? İşte Vanilya Club 'un seçkin üyelerine en seçkin ürünleri... Saç bakım ürünlerinden parfümlere, yüz bakım ve cilt bakım ürünlerinden makyaj malzemelerine kadar binbir çeşit ürünün 4-5 adeti her ay sizlere ulaşıyor. Bu güzel süpriz paketlerine kavuşanlar ise doğru ürünleri en güvenilir yol ile seçebilme ve tanıyabilme imkanı buluyor.  Vanilya Club üyesi olmanın ayrıcalığını sizlere hissettiren yeni a

KADIN HER GÜN DEĞERLİDİR

Bir kadın düşünün… Zaten o bir kadın, tüm kadınların önemini size gösterir. Sadece tek bir kadın düşünün, üzerindeki sorumlulukları, onun naif duruşunu, onun sevgi dolu gözlerini düşünün. Bir anne, bir eş, bir sevgili, bir kız kardeş, bir dost her şey olabilmenin büyük yüküyle beraber size ne kadar şevkatle yaklaştığını düşünün. Kadın değerleriyle size gelir. Onun değeri tüm dünyanın değeri demektir. Her bir kadın ayrı ayrı değil; bir bütün olarak sizin karşınızda durur. Onun duruşu sizin gücünüz demektir. Erkekler çoğu zaman bu gücün göstergesinden uzaklaşır. Farkında olsun ya da olmasın kırılganlıklarını göz ardı eder. Onun anne şevkatini kendi annesinin şevkatinden ayrı tutar. Oysa ki ayrılmaz bir parçadır tüm kadınların değeri. Çünkü anneye gösterilen sevgi de eşe gösterilen sevgi de aynıdır.  Günümüz yüzyılında kadına artan değerin büyümesi gerekirken, kadın hala mücadeleci ruhuyla savaşıyor. Kendini kanıtlama, varolma sürecini tamamlama, benim de burada olduğumu unutmayın deme

Sığ Kelimelere Mahkum Kalanlar

A, B, C ve dahası… Alfabenin güzelim harflerinin yan yana geldiğinde gösterdiği o ahenk gücü nerelere ulaşır; kimleri esareti altına alır; ve kimlere hangi kapıların aralanmasına vesile olur. Hayat zorlaştığı sanılan bir anında sana kurduğun birkaç cümle ile yolları aralayan bir büyük girdap olabilir. Onun seyrine kapılıp, bir anda koşturmacanın tam da ortasında bulabilirsin kendini. Ya da tüm bu söylediklerimin hiçbirinin kıyısından bile geçemezsin. Çünkü senin kelimelerinin gücü senin bildiğin kelime kadar bir kapana kısılıp kalır. Bildiğin kelime kadar varsındır şu dünyada. Ya varolmak için savaşır; ve kelimelerini güçlendirirsin, ya da yok olup gidersin altında kaldığın bir sürü harfin içinde. Ya başarırsın; ya da başaramazsın hayatta bazı şeyleri. O yüzden sen sen ol, kendini güçlendir. Bazen öyle bir an gelsin ki içinden çekindiğin tüm bu konulara sarıl ve deki ben seni çözeceğim; senin beni çözmeni beklemeden… Yarınımız var olsa da olmasa da bizler iletişimin etkisiyle birara

Ece Erken Mahmood Coffe Reklamlarında Oynayacak

Ece Erken'in günler önce bir kahve markasının reklam yüzü olduğunu duyurmuştuk. Şimdi de bu kahve markasının hangisi olduğunu sizlerle paylaşıyoruz. İşte merakla beklenen markanın ismi... Ece Erken, başta Dubai olmak üzere Ortadoğu'nun bilinen bir kahve markası olan Mahmood Coffe'nin 2 yıl boyunca yeni reklam yüzü oldu. Mahmood Coffe pek yakında Türkiye'ye giriş yapıyor. Mahmood Coffe, hem "Ece'yle Tatlım Benim" programının sponsoru olacak; hem de markanın Türkiye'de satışa çıkmasıyla beraber kahveyi bizlere televizyon reklamlarında Ece Erken tanıtacak. Televizyon başta olmak üzere bütün gazete ve dergilerde de yer alacak reklamların yüzü olan Ece Erken'in Kıvanç Tatlıtuğ, Tuğba Büyüküstün gibi Ortadoğu'nun sevilen ünlülerinden biri olması da an meselesi... BURCU ÖZDER

Saklı Cennet ASOS

Tatil mi? Dinlenmek mi? Hayat mı yoksa cennet mi? Kalabalık ortamlar  mı yoksa sakinlik mi? Doğa mı ya da taş binalar mı? Seçim her haliyle, her şekliyle sizin. Ama emin olun ki, hem tatil, hem dinlenmek, hem cennette olmak hem de sakin bir doğa içinde başbaşa kalmak istiyorsanız; işte size fırsat; Ege'nin Saklı Cenneti ASSOS sizi bekler.  Mükemmel bir görsel sahil şeridine sahip olan ASSOS, tarihiyle de bir o kadar etkileyici. Akropolis Athena Tapınağı ve Assos Antik Tiyatrosu sadece bunlardan birkaç tanesi. Tarihi Liman Kenti genel de hotel ağırlıklı bir bölge halini almış. Ama ASSOS'un diğer yakası yani Kadırga Köyü bölgesi hem plaj alanlarıyla hem de hotellerinin doğayla daha bir bütünlük içinde olması daha tercih edilir bir zemin hazırlamaktadır.  Assos antik kenti sönmüş bir volkanik tepe üzerine ve andezit kayalıkları arasına  kurulmuştur.  Bu andezit taşı ise kentin inşasında kullanılmış. Assos taşı olarak da anılan bu taş çok dayanıklı olduğundan işlenmesi çok zormu

EFINST İngilizce Dil Okulu ile "Al sevdiğini, uç İngiltere'ye!"

20. yılını kutlayan EFINST İngilizce Dil Okulları harika bir kampanya başlattı. EFINST Dil Okulu, 14 Şubat Sevgililer Günü’ne kadar kayıt yaptıran herkese İngiltere’de 2 haftalık İngilizce eğitimi hediye ediyor. Üstelik bu programlara iki yıl üst üste AB Dil Ödülü kazanan ESP (Özel Amaçlı İş İngilizcesi Programı) da dahil. Yani hem Türkiye’de İngilizce öğreniyorsunuz hem de pratik yapmak için İngiltere’ye bedava gidiyorsunuz. Haberin daha da güzel tarafı, İngiltere’de konaklama ve yeme içmeye de para ödemiyorsunuz. Ben gidemem, çünkü İstanbul’da yaşamıyorum diyenlere müjde! EFINST’in e-Learning LIVE! online İngilizce eğitim sistemiyle bire bir canlı online derslerinizi internet üzerinden de yapabiliyorsunuz. Bu sistemle öğretmeninizi canlı canlı ekranınızda görüyor, soru soruyor, sohbet edebiliyorsunuz. Öğretmenin sizin için hazırladığı power point sunumunu kendi ekranınızda görebiliyor, İngilizceye dair tüm sorularınızı özel öğretmeninize sorabiliyorsunuz. Başka kimse olmadan, sa

Siyah Camın Ardında Yaşananlar....

Bir yol... Akıp giden insanların doldurduğu bir yoldu benim yaşadığım şehir. Dışardan içi dopdolu görünen, ancak içinde boşlukların yer aldığı bir dünyaydı. Zaman dolduramıyordu o boşlukları. Ben sadece adımlar atıyordum emekler gibi... Savrulmadan rüzgarın esintisinde tutunmaya çalışıyordum bulunduğum meydanın tam ortasında, belki kenarında, belki de en köşesinde... Bir gündü. Öylesine geçen bir gün... Metronun merdivenlerini hızla çıkıyordum. Her zaman ki gibi çıkıyordum. Az biraz telaşım vardı; yetişmeye çalıştığım dersin hızlı yürüyüşleri üzerime yapışmıştı. Soluğum soğuk havanın etkisinde buharlar çıkartırken, yürüdüğüm yolun bir noktası beni her zaman ki caddeye çıkardı. Hızla, ama çok hızla giden o saçma sapan arabaların arasından kendime bir yer bulup, yoluma devam etmek için kafamı çevirdiğim sağ kolda gözüme ilişen bir can, çırpanıyordu. Ben ne zaman depar alıp koşmaya başladım; o yol ne ara kısaldı hiç bilmiyorum. O hızla saçma sapan arabalardan birinin çarpmasıyla o küçücü