Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gerçek Ne Biliyor musunuz?

Boş sözler lakırdısı bunun adı… Öğrenmenin de öğretmenin de gerçekte ne yeri ne de zamanı var. Görmediğin ve görmek istemediğin yüzlerce sebepten sadece biri bu da. Karmaşık ilişkilerin yumağında boşluğa takılmak ya da adı. Bilmem, belki de her biri sadece saçmalık. O yüzden…  Beni anlamaya çalışmayın! Boşuna zaman kaybı olur sizin için… Çünkü aslında hiçbir insan tam olarak anlaşılmış değildir de… Ancak yalnızlığınızda bir başınıza iken durup düşünürsünüz; ve aslında ben hiç varolmamışım dersiniz. Gerçek ne biliyor musunuz? ASLINDA BİZ HİÇ YAŞAMADIK! 

Kıymetlim İgo… O Bir Halk Kahramanıydı!

(Lütfen aşağıda yazımla paylaştığım müziği dinleyerek okuyunuz...) Kaybettim… Kaybettin… Biz birbirimizi kaybettik. Bundan 4,5 yıl öncesiydi. Hayatıma ansızın girip, hayatımdan ansızın bir vakitte çıktın. Ne gelirken sordun gelebilir miyim diye; ne de giderken sordun gidebilir miyim diye… Varlığın hayatıma neşe getirdi; yokluğun ise ızdırap. Ben şimdi sensiz gözyaşlarımı tutamıyorum. Beni terketmiş olmana inanamıyorum. Avuçlarımın arasından kayıp gitmiş olduğun gerçeği beni her geçen gün yiyip bitiriyor. Nerdesin küçük dostum? Neredesin?  İGO… O benim için bir halk kahramanıydı. Küçücük bedeniyle içimize sızdı. Enerjisi o kadar kuvvetliydi ki ondan korkabilecek herkesi kendisine bağlayabildi. İgo, o bir kahramandı.  Bizi tanıyan onlarca kişi aslında şimdi anlatacağım bu hikayeyi bilir. Küçük dostumla bir ekim gecesi Beşiktaş'ta Pet Shop'da karşılaştık. Aklımda hiç böyle bir varlığı almak yoktu. İguana, egzotik hayvandır. Soğuk derler onlar için. İnsanlar bilmiyo

Sevgililer Günü Mezopotamyası

Toplumsal Yanılgı… Varolan sistematik düşünce… İnsanlığın en acaip keşfi… Sıradanlığı biraz hareketlendirme eylemi… Sosyal düşünür sözlerin havada uçuştuğu sahalar… Yabancılaşmanın getirdiği sonuçlar… Ticari istilanın merkezi sayılan gün; 14 ŞUBAT . Geçmiş döneme dönüp baktığımda Sevgili, Aşk, İlişki, Cinsellik bunların hepsi iki kişinin arasındaki yaşanır durumları kapsamaktaydı. Ne var ki toplumların ve birbirini sömüren insanların etkisiyle günümüze kadar ulaşmaları sağlanamadı. Dolayısıyla da ne sevgi kaldı; ne aşk; ne de ilişki… Tüm bunlar aynı sayısal loto gibi kendini bir sonraki müsabakaya devretti. Aralarında oluşan tek fark ise her biri kullanıldıkça tükendi. Her bir loto devrettikçe değer kazanacağı yerde aslında bir sonrakinin değerini yitirmesine neden oldu.  Kadın ya da Erkek, farketmeden adını koymadıkları yüzlerce, hatta binlerce isimsiz birlikteliğe imza attı. Aşka da ilişkiye de duyarlı davranmaları ya da bakmaları artık olanaksızlaşmıştı. Aslında insanlar en

İyi Geceler AŞKIM!

Ben bana beni zola sev diyemem… Sözlerimin nereye gideceğini de kestiremem. İçimden geldiği gibi yazmak hep varoldu yüreğimde. Bazen fırtınalara kapılıp, parmaklarım o klavyenin tuşlarında hızlı hızlı aktı gitti. Harfler sözcüklere, sözcükler cümlelere yetişemez oldu. Aynı şu anda ki gibi…  Bunu ne sen bilebilirsin, ne de ben bilebilirim. Gerçek aşkın, gerçek sevginin ne olduğunu yaşayarak öğrenebileceğin doğru kişiyi bulmakla başlar her şey. Belki bunca zaman bulduğunu düşündüğün adam ya da kadın senin sadece hayalindeki o aşkın benzetmesiydi. Betimlemelerin bir yerde hep eksikti; yanlıştı; yalandı. Bunu görmen zamanını çalmana sebepti. Belki 2, belki 3, belki 4 yıl aynı insana inanmaktı senin için AŞK!  Ancak YANLIŞ AŞK' tı bu senin için. Doğruyu görmen onun seni terketmesiyle ya da varolan ilişkinin çıkmaza girmesiyle oluştu. Kimse bana durduk yere şu konuda yaz; bu konuda yaz diyemez. Çünkü yazmak benim için aynı aşık olmak gibi bir eylem. Aşık olmanın zamanını nasıl

Yüreğimin İzi...

Sisli sokaklar var önümde… Bir bir kaybolmaktan korktuğum adımlarım var. Yürürken rüzgarın uğultusu kulaklarımda çınlamakta. Sustuklarım ve anlatamadıklarım var. Dilimden korktuğum zamanlarım, kilit vurduğum anlarım var.  Bilemez kimse yüreğimin getirdiği çalkantılı esintiyi. Bir vurgun yemiş gibi acıyı hissederek yaşarsın ömrün boyunca bazen. Sevmekten de sarılmaktan da korkarsın… An gelir tüm duygularını da unutursun. Hatırlamayı marifet sanmaz; belleğinin derinliklerine doğru savurursun hepsini. Hadi şimdi dağıtsana onları… Bir fırtına ile savursana dört bir yanına. Bir anda kelebekler gibi uçuşsalar ya beyninin etrafında. Sarsalar ya yüreğini aynı hızda. Dokunsalar ya tüm duygu havuzuna. Seni hapsetseler ya en içten noktalarında. Yapamaz mısın bütün bunları? Korkma… Silgilerimle sildiğim onlarca anımın içinde küçük küçük imgeler var. Her birinin getirdiği zamansızlıklar ve öfkeler var. Kimisinde kükrediğin; kiminsinde ise sindiğin durumların var. Bırak şimdi onların hepsini

Susarak Konuşmak...

Hikaye, aşkla hüznün arasında kaldığı zaman başladı. Bitmek bilmeyen telaşların içinde kayboldu. Sorgulanamayan mekanların içinde hapsoldu. Sözler uçtu; eylemler kaldı. Her bir güzellik tek tek kayboldu. Sen yoksan, artık bu dünya da yoktu.  Zaman çizgisinin gerisinde kalmaktı önemli olan. Düz cümleler yerine devrik cümleleri diline dolamaktı yaşamak. Sadelikten hep uzak kalıp, toz pembe dünyanın büyüsüne kapıldık çoğu kez. Kimi zaman rüzgar, kimi zaman dalga, kimi zaman buzullar olduk. Güneşi de, onun sıcacık ışığını da an geldi, unuttuk. Bilir miydin hey canlı, bir gün her şeyin son bulacağını. Seni yalnızlığın bağrına basacağını… Bilmezdin! Bilme öyleyse sen de… Sus ve susmanın sana getirdiği en güzel duyguyu hisset yüreğinde.  Kelimelerin biri bile çıkmasın dilinden… Susarak da konuşmak vardır sevgilerin, aşkların dünyasında. İlla ki dile gelmesi mühim değildir. Önemli olan ona verdiğin değerdir. Verdiğin değer kadar senin parıltın yükselir. O zaman bil değerini, hey se