Ana içeriğe atla

İyi Geceler AŞKIM!

Ben bana beni zola sev diyemem… Sözlerimin nereye gideceğini de kestiremem. İçimden geldiği gibi yazmak hep varoldu yüreğimde. Bazen fırtınalara kapılıp, parmaklarım o klavyenin tuşlarında hızlı hızlı aktı gitti. Harfler sözcüklere, sözcükler cümlelere yetişemez oldu. Aynı şu anda ki gibi… 

Bunu ne sen bilebilirsin, ne de ben bilebilirim. Gerçek aşkın, gerçek sevginin ne olduğunu yaşayarak öğrenebileceğin doğru kişiyi bulmakla başlar her şey. Belki bunca zaman bulduğunu düşündüğün adam ya da kadın senin sadece hayalindeki o aşkın benzetmesiydi. Betimlemelerin bir yerde hep eksikti; yanlıştı; yalandı. Bunu görmen zamanını çalmana sebepti. Belki 2, belki 3, belki 4 yıl aynı insana inanmaktı senin için AŞK! 

Ancak YANLIŞ AŞK'tı bu senin için. Doğruyu görmen onun seni terketmesiyle ya da varolan ilişkinin çıkmaza girmesiyle oluştu. Kimse bana durduk yere şu konuda yaz; bu konuda yaz diyemez. Çünkü yazmak benim için aynı aşık olmak gibi bir eylem. Aşık olmanın zamanını nasıl kestiremezsen; yazmanın zamanını da kestiremezsin. Ve ben seni yazmak istediğim zaman yazarım. Sana söyleyeceklerimi söylemek istediğim zaman dile getiririm. Böyle yaptığım için beni suçlama. Çünkü bugün yine seni konuştuk sohbetin bir anında. Sen düştün yine aklıma. Seni andım ara ara yaptığım en güzel eylemmiş gibi… Zamanı ve seni tartıştım. Bana en son söylediğin mektubundaki cümleleri dile getirdim. Ve sözümü tuttum. Aynı senin bana söylediğin gibi… Hayatıma sensiz devam ettim. Sen yokmuşsun gibi gelecek planlarımı yaptım. Ama unutmak dersen unutamadım. Unutmayı marifet sananlardan hiç olmadım. Ben geçmişin izine yine de saygı duyanlardanım. Her aklında nasıl kaldıysam… Ya da nasıl kalamadıysam… Öyle işte gene dertli bir geceden hüzün koptu geldi buraya. Boşver… Nasılsa buraya yazılan onlarca yazıdan bir habersin. O yüzden sen gene bunları görme, okuma… Sakıncalı her biri ne de olsa senin için… Susmak marifetse sus her zaman ki gibi. Ben sadece sensizliği anlatmak istedim az biraz. Ve şimdi de perdeyi kapatıp, yazıyı noktalıyorum. İyi geceler AŞKIM! 


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu