Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gizli Kahramanım

Eğer bir gün dünyayı değiştirmek isterseniz; elinizdeki gücü gerçekten önce keşfedin. Çünkü insanoğlu varolan enerjisinin hiçbir zaman farkına varamadı. Oysa ki bunu görebilseydi hayatta ki her şey inanın çok daha farklı olabilirdi. Sadece ama sadece tek gereken şey herkesin kendi içindeki karanlığında yer alan o iyi ışığını görebilmesiydi.  Doğduğum günden sonra benliğimi bulduğum ana kadar geçen zaman benim için kayıptı. Kendimi keşfetmeye, neden ve niye varolduğumu sorgulamaya başladığım zaman acının zaten içindeydim. Çekilen üzüntülerin bir sebebi olmalıydı oysa ki. Sorgulamaya başladığımda yaptığım en iyi şeyi farkettim. İnsanları kendi iç dünyalarına dönüp de bir bakmalarını bir şekilde sağlıyordum. Kimisi bunu farkediyordu; kimisi ise farketmeden yaşıyordu. Ne var ki benliğinin altında yatan onlarca kötümser anı onları geleceğe sorunlu birer birey olarak taşıyordu. Her birinin bunu anlaması biraz zaman alıyordu belki ama sonuçları vakti geldiğinde beni mutlu ediyordu. 

Tek Bir An

An'dı... Tek bir an. Çekip gitmek için, vazgeçmek için tek bir an. Dönüp arkana bakmadan bulunduğun o kabusun içinden gidip yok olmak için tek bir an gerekliydi. Susmaların ötesinde kalıp bağrışmak bile yetersizdi. Sessizliğin içinde sonsuzluğu yaratabilmekti. An, sadece tek bir an her şey için yeterliydi.  Bir insan her şeyi bilemez değil mi? Her şey için kesin yargılar, sözler kullanamaz. Ama yapılmaz da değil. Söylenir, dilimizden onlarca kelimeler dökülür ortalığa; ve sonra da her şey unutulur. Pişmanlık olur ardından, utanma olur ve en önemlisi de çaresizlik olur. Çünkü laf ağızdan bir kere çıkmıştır ya... Geri dönmek istesen de artık dönemeyecek olursun. Bıraktığın kalp kırıklıkları seni mahkum eder esaretine. Sen ki kendinden çok hiçbir şeyi düşünmeyen iken bir bakmışsın ki aslında bir başına öylece kalakalmışsın. Ve ne yazık ki kimse derdine çare olamaz o saatten sonra.  Şimdi durup bir düşün. Güzel bir geceyi düşün, yanında sevdiğine sarıldığını düşün, kollarınd

Küçük ve Sade Masalım

Küçükken bana bir masal anlatıldı. Tatlı, masum ve beyazlar içindeydi her bir karakter. Kötülerin alt edildiği bir dünya vardı orada. Hep iyiler, sadece iyiler kazanırdı. Çocuktuk işte... İnandık hepsine. Gerçek hayatta da işler böyle yürüyor sandık. Ve işte ne yazık ki tam da o anda yanıldık.  Bana neden diye sormayın. Ben hiç büyümek istemedim. Saçma sapan akıp giden hayatın tam da ortasında kalırken kendi savaşımı hep kendim verdim. Ayaklarımın üstünde dimdik dururken, sevdiklerimde yanıbaşımda olsunlar istedim. Bu kadar basit ve sadeydi hayallerim. Bilmezdi o yüzden kimse zaman zaman içimde kopan fırtınayı. Bilemezdi. Çünkü gerçekten beni iç sesleriyle dinlemediler. Susup da söylediklerimi anlayamadılar.  Şimdi yine tam da o noktadayım. Alıp başımı gidesimin geldiği o noktada. Gerçekten çok yoruldum. Bilemezsiniz... Anlatsam da anlamayacaksınız ne de olsa. Herkes kendi dünyasında, kendi aleminde. Herkesin kendi çıkarları, sadece kendi hissettikleri var. Masumiyeti kaybe

KİMSİN SEN?

*** "Bir insan yaratmanın maliyeti çok yüksektir. Sperm, yumurta, kafi miktarda şehvet ve sabır... Acı, emek, gözyaşı ve umut... Kimsin sen? Kurban ya da katil... Zalim ya da mağdur... Av ya da avcı..."  Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır? Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekayla dizayn edilmiştir. Benim güzelliğim lanetlendi; zekam yağmalandı; iyiliğim kurban edildi ve kasabam kurnazlıkla yönetilmeye çalışıldı bu gezegende... Ve şimdi istediğim ne varsa her şeyi geri almak ve içinde doğduğum kutsal hayatı kutlamak için ben yeniden doğmayı seçiyorum. Ve bu doğuşum, taş taş üstünde bırakmamak üzerine kurulu.  İnsan insana acımasız oldu. İnsan insanı katletmekte buldu gücü... Hayallerini, umutlarını, duygularını, zamanını çalarak yaptı hepsini de. İnsan insana katliam nasıl yaratılır onu öğretti.  Sen, sadece iyi bir oyuncuydun adamım. Lakin bilmediğin bir şey vardı; bu filmin yönetmeni b

SIFIR NOKTASI

İnsan, varoluşunun nedenlerini hala bulamamış tek varlık... Kayıp kimliğinin sorgulamasında hayatını geçiren, ne olduğunu, kim olduğunu, neden varolduğunu bir türlü bilemeyen yaratık. Yaşayan en güçlü nükleer silah... Yaşayan en büyük tehlike... Cehenemin ta kendisi...  Şimdi kendinize bir çizgi çekin... Ve o çizginin iki yakasında da durun. Ayaklarınızın arasında olsun çizginiz. Bir taraf kötülüğün başlangıcı olsun; diğer taraf aydınlığın ferahlığında yer alsın. Hani derler ya her kötülüğün içinde iyilik, her iyiliğin içinde de kötülük vardır diye... İçinizdeki kötülüğü mü dışarı taşırmak istiyorsunuz; yoksa iyiliğin güzelliğini mi? Siz hangisisiniz? Hangisi siz?  Tutku... Hemen her şeyin cevabı aslında onda saklı. Kimisinin tutkusu paraya, kimisinin tutkusu hep kazanmaya, kimisinin tutkusu şehvete, kimisinin tutkusu adalete, kimisinin tutkusu güce... İçinizdeki sizi keşfetmek istiyorsanız; yüzleşmeye de hazır olup olmadığınızdan emin olmanız gerek. Çünkü belki de karşılaşaca

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Bana sonsuza kadar süren bir şey söyleyin!

Sonsuzluk nedir? Bana sonsuza kadar süren bir şey söyleyin. Hayat mı? Nefes mi? Hayaller mi? Güneş hep parlar mı? Oysa bunun gecesi yok mu? Ay ve yıldızlar sonsuza kadar bize göz mü kırpar? Oysa ki onlar da sabah olunca kaybolmuyorlar mı? Bana sonsuza kadar süren bir şey söyleyin. Sonsuzluk nedir?  Bizi yok eden acılar var hayatta; bir de bizi büyüten acılar var. Hangisi daha iyi bilmiyorum. Hala öğrenemediğim dünyanın en acımasız yerinin insan yüreğinin çoğu zaman bir pislik olduğu... Evet yanlış duymadınız. Size küfür gibi mi geldi söylediğim kelime? Gelmesin; çünkü ne yazık ki bu gerçeğin ta kendisi. Zalimiz; ve bu zalimliğimiz kalbimizi bırakın; tüm bedenimizi sarmış. Hastalanmış ruhlarımız. Öyle ki iyileştirilmesi imkansız hale gelmiş. Yitip giden onlarca duyguyu görmezden gelmişiz -de bir tek umursamaz hallerimiz bitmek bilmemiş. Acıya ortak olmak, acıyı yaşamak, biliyor musun o bile sonsuza kadar sürmüyormuş. Zaman ilaç mıdır? Yoksa hafıza kaybı yaratan küçük bir haptan mı

Kelebeğin Kanatlarındaki AŞK

Aşk, küçük bir kelebeğin kanatlarındaydı. Oraya tutunmuş; gökyüzünün ahenginde uçmaktaydı. Kozasından çıkmayı bekleyen bir tırtılın hikayesindeydi. Özgür olmak için; uçmak için; kavuşmak için bekliyordu. Bilmiyordu gerçekte hayatın onun için kısacık olduğunu...  Aşk; küçük bir kelebeğin kanatlarındaydı. Rengarenk pelerinini her çırptığında yarattığı rüzgarın o büyülü etkisinin de farkında değildi. Hayat; kelebek etkisindedir. Rüzgarı o kadar kuvvetlidir ki o küçücük beden kaderi sadece sizin yazdığınızı size öğretir. Aşk; küçük bir kelebeğin kanatlarındaydı. Çin'de bir kelebek, bir çiçeğin üstüne konarken kanat çırptı diye Karayip adalarında fırtına çıkarmış... Çırp o zaman sen de küçük kelebeğim kanatlarını... Bırak fırtınan essin gürlesin... Eğer söylediklerin düşüncelere dönüşecekse, düşüncelerin duygulara dönüşecekse, duyguların davranışa dönüşecekse, davranışların alışkanlıklara dönüşecekse, alışkanlıkların değerlerine dönüşecekse, değerlerin karakterine dönüşeceks

VADEDİLEN KARANLIK

Bana vadedilen sadece bir karanlıktı. Gözlerimi kapattığımda gördüklerim, hissettiklerimdi varoluşumu sağlayan. Beni özgürlüğe kavuşturan. Bedenimi sarmalayan, tutkuya sarılan, ihanete gülümseyen bir kara mizahtı her şey. Eğer koşarken aniden durmanın dengenizi altüst edeceğini bilmiyorsanız; o zaman düşme korkunuzdan dolayı siz hiç koşmamış ve durmamışsınızdır.  Beynimden süzülüp, tüm kaslarımı, damarlarımı saran korkunun beni tutsağı yapmasına izin veremezdim. En büyük korkularımın bile esareti altına girecek olsaydım; kan kırmızısına benzeyen günahkar şarap kadehinden yudum almaya cesaretim olabilir miydi o zaman?  Eğer karanlıktaki boşlukta dudağımızın arasında duran sigaranın dumanında boğularak, kum saatinin hayatımızı kimi zaman ağırdan, kimi zaman ise süratle çalmasını bekliyorsak sadece, baştan kaybetmişizdir. Ve o kaybetme korkusu sizin şah damarınızı kesmek için biçilmiş bir kaftandır.  Bırak rüzgara kendini... Bırak karanlık boşluğa bedenini... Savrul ordan

Hayal Edin!

İnsan... Bir varoluş sebebidir. Tükendiğini sandığında bile yaşamak için mücadele eder. Nefes aldıkça yaşar; yaşamak istedikçe umut eder. Umutlar... Onlar değil midir bizi hayata bağlayan? Puslu gözlerin ardında yaşanan onlarca hayal kırıklığı vardır. Bizi neyin ya da nelerin, hangi olayların ya da insanların üzdüğünü düşünmemiz değildir aslında çözüm. Çözüm; ne istediğimizdir; neyi beklediğimizdir. Ve onun için ne yaptığımızdır. İzin verin kendinize, izin verin size ulaşılmasına... Yüreğinizdeki kopan fırtınalara isyan etmeden onlarla başa çıkmaya çalışın. Bunun için ise önce yüreğinizin sesini dinleyin. Uzanın bir koltuğun köşesine hemen şimdi... Ayaklarınızı uzatın; ellerinizi tam da kalbinizin orta merkezinde üst üste koyun. Ve gözlerinizi yumun. Önce nefes alışınızı duyun. Yavaş yavaş ve derinden... Sonra yüzünüze vuran güneşi düşünün; onun sıcaklığını ve ışıltısını hissedin teninizde. Bir ayçiçek tarlasında adım adım ilerlediğinizi hayal edin. Elleriniz her bir çiçeğ

Kapat Gözlerini Adamım

Bir gün biri gelip de hayatınızın ona ait olduğu hissini size verirse bir an durun; ve bekleyin. Eğer rüzgarına hızla kapılırsanız savrulabilirsiniz bir sağa bir sola... Eğer savrulmayı göze almışsanız; her türlü sonucu da en baştan kabul etmiş olursunuz. Bu bir seçim... Ve hangisini seçtiğiniz sadece size kalmış... Dünyanın en güzel masallarını okumak gibidir bazen AŞK... Kahramanlarının birbirlerini tesadüfen buldukları ve kaderin onlar için bir süprizinin olduğu gelecek yüzlerce günün habercisidir aslında. Siz bir adım atarsınız; ve o adımların devamını atabilmek için beklemeye başlarsınız. Çünkü attığınız her adım karşılık buluyorsa adımlarınız çoğalır. Çıktığınız yolculuk sizi nereye ulaştıracak bilemezsiniz. Açık adres... Rüzgarında yol almaktır duygularının.  Dünyanın dışına atılmış bir adım gibiydin; işte bu yüzden sen de. Yürürken yağmurunda ıslandığım; sırılsıklam olduğum... Saçlarımdan süzülen damlaların yanaklarımdan akıp, dudaklarımı sıyırıp bana dokunmasıydı her