İnsan... Bir varoluş sebebidir. Tükendiğini sandığında bile yaşamak için mücadele eder. Nefes aldıkça yaşar; yaşamak istedikçe umut eder. Umutlar... Onlar değil midir bizi hayata bağlayan?
Puslu gözlerin ardında yaşanan onlarca hayal kırıklığı vardır. Bizi neyin ya da nelerin, hangi olayların ya da insanların üzdüğünü düşünmemiz değildir aslında çözüm. Çözüm; ne istediğimizdir; neyi beklediğimizdir. Ve onun için ne yaptığımızdır. İzin verin kendinize, izin verin size ulaşılmasına... Yüreğinizdeki kopan fırtınalara isyan etmeden onlarla başa çıkmaya çalışın. Bunun için ise önce yüreğinizin sesini dinleyin.
Uzanın bir koltuğun köşesine hemen şimdi... Ayaklarınızı uzatın; ellerinizi tam da kalbinizin orta merkezinde üst üste koyun. Ve gözlerinizi yumun. Önce nefes alışınızı duyun. Yavaş yavaş ve derinden... Sonra yüzünüze vuran güneşi düşünün; onun sıcaklığını ve ışıltısını hissedin teninizde. Bir ayçiçek tarlasında adım adım ilerlediğinizi hayal edin. Elleriniz her bir çiçeğe tek tek dokunsun. Siz yürüdükçe sonsuzluğa uzanan masmavi gökyüzünü seyredin. Minik minik bulutların sizi nasıl takip ettiğini görün. Yüzünüzde oluşan o tatlı tebessüme izin verin. Huzuru ve umudu içinizde, derinlerinizde farkedin. Siz sonsuzluksunuz... Unutmayın; hayalleriniz kadar varsınız; umutlarınız kadar yaşarsınız. O yüzden ışığınızı bulun; ve ona doğru yol alın. O sizi koruyacak olan tek şey. Bırakın yolunuzu aydınlatsın.
Ve yürüyün; adım atmaya devam edin. Çiçeklerin ardında sizi bekleyen bir göl olduğunu göreceksiniz. İlerleyin oraya doğru... Çıkartın şimdi ayağınızdaki ayakkabıları, kıvırın pantolonunuzun paçalarını ve çıplak ayaklarınızı parıldayan suyun içine doğru sokun. Buz gibi... Keskin suyun soğukluğunu hissedin. Teniniz güneşin kavurucu sıcaklığıyla suyun keskin soğukluğu arasında bırakın savaşsın. Ve siz gülümsemeye devam edin. Çünkü hayatı yaşıyorsunuz. Hayat size varolmanın ne demek olduğunu hatırlatıyor. Sınavdasınız unutmayın! Yenilgilerimizle, galibiyetlerimizle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Çektiğimiz acılar ne kadar büyük olursa olsun zamanın bize ilaç olacağını yine zaman bize hatırlatıyor.
Şimdi tüm bu hayallerinizi küçük bir makara ile geriye doğru saralım. Sudan geri çıktınız; geri geri yürüyerek tekrar ayçiçeklerin arasından güneşin size vurduğu o ilk ana doğru ilerlediniz. Aldığınız nefese yavaşça geri dönün. Ve gözlerinizi aralayın. Tüm bu hayalleri kurduğunuzda başınızı nereye yaslamıştınız? Hatırladınız mı? Bir tek size onu söylemedim. İşte burada seçim sizin... Sizi sevip, ruhunuza dokunmak için can atan insanın dizlerinde mi uyanmak istersiniz; yoksa soğuk bir yastığın mı size eşlik etmesini dilersiniz?
Bazen sadece bir omuz bile yeter sığınmak için bir limana... Bırakın limanınız olsun. O limanda ruhunuz dinlensin. Saçınız yavaşça okşansın; ve siz güven içinde olduğunuzu bilerek uyuyun.
BURCU ÖZDER
BURCU ÖZDER
Yorumlar