Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kuyumcunun Değerli Taşı Olabilmek

Merhaba, Bugün ki yazımı küçük bir hikaye ile başlatmak istiyorum.  "Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: “Oğlum” der, “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir. Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, “Bu der “benim semerlere iyi süs olur. Bundan “kaş dediğimiz süslerden bir on lira veririm.”

Bir Küçük Masal

Günaydın,  Bugün kendini nasıl hissediyorsun? Az daha mı uykuya ihtiyacın var yoksa... O zaman gel, koy başını şöyle omzuma... Kapat gözlerini az daha dinlen yanıbaşımda. Yüreğin fazla yorulmuş, ruhun sağa sola savrulmuş... Toparlamak gerek her bir parçanı birbir...  Yüzünde tanımlayamadığım izlerin var. Ellerinin sıcaklığı ellerimde, ama bakışların puslu adeta. Ne düşünüyorsun bilmiyorum; aslında bir konuşabilsek anlatacak belki de binlerce hatta milyonlarca hikayemiz var. Ne var ki biz susmayı tercih edenlerdeniz. Maalesef ki!  Şimdi sen tekrar uyurken küçük bir masal anlatayım sana. Bir adam ve bir kadın varmış. Tesadüfen hayatları bir gün birbirine çarpışmış. Kadın aslında adamı ilk gördüğünde çok itici ve sinir bozucu bulmuş. Lakin sonraki zamanlarda yaşanan başka karşılaşmalar ilk duyguları yavaş yavaş silip süpürmeye başlamış. Kadın ve adam hiç olmadık zamanlar da denk gelir olmuş. Adamın bakışlarındaki derinlik, onu her gördüğünde kadını biraz daha içine çekmiş.

Masumiyetin Kokusu

İlk kez korkuyordu... Aşık olmaktan!  Yüreğinde küçük bir kuş adeta çırpınıyordu. Tutulup kalmamak için, üzülmemek ve ağlamamak için... Sevip de sevilememekten ürktüğü için... Bu aşkın canını acıtmasından korkarcasına...  Oysa ki adam sımsıkı sarmıştı kızı... Kız uykusunda sıcaklığını hissettiği o bedenin, yüreğini sımsıkı ısıttığının farkındaydı. Ama sahiplenmekten öylesine korkuyordu ki adeta küçük bir kedi gibi soğuk ve bir o kadar da vahşi davranıyordu. Bilmiyordu ki belki de adam da onun onu sahiplenmesini bekliyordu. Kadın yıkılmak istemediği için etrafına ördüğü duvarları yıkmaktan çekiniyordu. Yıkabilseydi duvarlarını ne olurdu o da bilmiyordu.  Onun yanında küçük bir kız çocuğu oluyordu. Mahsumiyeti tutkusunun esaretinde kalıyordu. Kendini ilk kez bu kadar karşı tarafa öylesine sorgusuzca bırakmak istiyordu. Ama yapamıyordu. Çünkü sadece güvenmek istiyordu; yüreğine güvenebilmek istiyordu.  Gel ya da git diyemedi asla. Diyemediği için sessizliğe büründü.

Sonun başlangıcıydı

Sonun başlangıcıydı...  Zaman dediğimiz bir döngünün içinde ilerliyoruz. Neyin başlangıç, neyin son olduğunu kimi zaman bilemediğimiz olaylar örgüsünde adım adım yol alıyoruz. Bitmek bilmeyen isteklerimiz ve arzularımızın sürekli kapımızı çaldığı bu döngüde aldığımız kararlar bizi bir yerden başka bir yere taşıyor. Belki de aslında olmamız gereken yere geç varıyoruz; ya da daha erken... Tek bildiğim olması gerekenin bir şekilde gerçekleştiği zaman içinde. Hayatınızla ilgili kararlar alırken hep yol ayrımlarına giriyorsunuz değil mi? Ve verdiğiniz kararlar, sizi farklı başka yollara yönlendirmiş görünüyor. Oysa ki her yol ayrımı bir zaman sonra tekrar bir yol ayrımında kesişiyor. Yani siz diğerini de seçmiş olsaydınız; bir zaman sonra yine karşınıza gelecek olan ayrımlardan ilerlediğinizde eninde sonunda diğer seçilmiş olan yol ayrımının geleceği noktaya ulaşmış olacaktınız.  Böylesine karmaşık olan bir yaşam döngüsünde ne için mücadele ettiğimizi ya da ne için kendimiz

Hayallerim Birer Gerçek

Yıllar, yıllar sonra bu gece bir nostaljiyi yaşamak istedim. Ve çok sevdiğim, favori filmlerimden biri olan "Şeytan Marka Giyer"i bir kez daha seyir defterime ekledim.  Hayat bizlere türlü türlü fırsatlar sunuyor. Ve hayatım boyunca asla ama asla bir yere ne bağlı olmayı tercih ettim; ne de başkalarına sırf hoşnut olsun diye saçma sapan kendimden ödün verecek davranışlar sergiledim. Ruhumun özgür yanı bir yana dursun bildiğim doğrularımı şaşmadan hayata geçirmeye ve uygulamaya devam etmeyi hep seçtim. Biliyorum ki bu yolda ilerlerken çeşitli onlarca engele takıldım; takılmaya da devam edeceğim elbette ki... Ama elimde olan varlıklarımın garantisinde yaşamak pek de bana göre olamadı. Yani sırf hayatımı sağlama alarak stabil ilerleyen bir döngünün içinde dönüp durmak bana göre değildi.  Bu yüzden de akan zamanların içinde yer yer riskler almaya devam ettim. Bu riskleri alırken elbette ki eleştirilerin onlarcasına denk geldim. Bugün bile hala her şeyimin varolduğu düş