Ana içeriğe atla

Küçük ve Sade Masalım

Küçükken bana bir masal anlatıldı. Tatlı, masum ve beyazlar içindeydi her bir karakter. Kötülerin alt edildiği bir dünya vardı orada. Hep iyiler, sadece iyiler kazanırdı. Çocuktuk işte... İnandık hepsine. Gerçek hayatta da işler böyle yürüyor sandık. Ve işte ne yazık ki tam da o anda yanıldık. 

Bana neden diye sormayın. Ben hiç büyümek istemedim. Saçma sapan akıp giden hayatın tam da ortasında kalırken kendi savaşımı hep kendim verdim. Ayaklarımın üstünde dimdik dururken, sevdiklerimde yanıbaşımda olsunlar istedim. Bu kadar basit ve sadeydi hayallerim. Bilmezdi o yüzden kimse zaman zaman içimde kopan fırtınayı. Bilemezdi. Çünkü gerçekten beni iç sesleriyle dinlemediler. Susup da söylediklerimi anlayamadılar. 


Şimdi yine tam da o noktadayım. Alıp başımı gidesimin geldiği o noktada. Gerçekten çok yoruldum. Bilemezsiniz... Anlatsam da anlamayacaksınız ne de olsa. Herkes kendi dünyasında, kendi aleminde. Herkesin kendi çıkarları, sadece kendi hissettikleri var. Masumiyeti kaybedeli çok olmuş buralarda. Sadeliğin, sarılmanın, öpüp koklamanın yok olduğu bir zaman düşünün. Tanıdık geldi mi size de?


Şimdi bir kez daha her şeyi kenara fırlatıp atma vakti. İçimdeki fırtınayı dindirme vakti. Yüreğimi söküp atma vakti. İsyanımı susturma vakti. Gel sevgili ben, bir kez daha düşelim yollara. Şu yol nereye akıp gidecekse atsın oraya bizi. Rüzgarında savrulacaksak savrulalım şu hayatın. Sen yeter ki mutlu ol, sen yeter ki kendin olmaya devam et. Kimse için hiçkimse için değişme. Çünkü senden daha değerli hiçkimse yok! Unutma bunu sakın.



BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu