Küçükken bana bir masal anlatıldı. Tatlı, masum ve beyazlar içindeydi her bir karakter. Kötülerin alt edildiği bir dünya vardı orada. Hep iyiler, sadece iyiler kazanırdı. Çocuktuk işte... İnandık hepsine. Gerçek hayatta da işler böyle yürüyor sandık. Ve işte ne yazık ki tam da o anda yanıldık.
Bana neden diye sormayın. Ben hiç büyümek istemedim. Saçma sapan akıp giden hayatın tam da ortasında kalırken kendi savaşımı hep kendim verdim. Ayaklarımın üstünde dimdik dururken, sevdiklerimde yanıbaşımda olsunlar istedim. Bu kadar basit ve sadeydi hayallerim. Bilmezdi o yüzden kimse zaman zaman içimde kopan fırtınayı. Bilemezdi. Çünkü gerçekten beni iç sesleriyle dinlemediler. Susup da söylediklerimi anlayamadılar.
Şimdi yine tam da o noktadayım. Alıp başımı gidesimin geldiği o noktada. Gerçekten çok yoruldum. Bilemezsiniz... Anlatsam da anlamayacaksınız ne de olsa. Herkes kendi dünyasında, kendi aleminde. Herkesin kendi çıkarları, sadece kendi hissettikleri var. Masumiyeti kaybedeli çok olmuş buralarda. Sadeliğin, sarılmanın, öpüp koklamanın yok olduğu bir zaman düşünün. Tanıdık geldi mi size de?
Şimdi bir kez daha her şeyi kenara fırlatıp atma vakti. İçimdeki fırtınayı dindirme vakti. Yüreğimi söküp atma vakti. İsyanımı susturma vakti. Gel sevgili ben, bir kez daha düşelim yollara. Şu yol nereye akıp gidecekse atsın oraya bizi. Rüzgarında savrulacaksak savrulalım şu hayatın. Sen yeter ki mutlu ol, sen yeter ki kendin olmaya devam et. Kimse için hiçkimse için değişme. Çünkü senden daha değerli hiçkimse yok! Unutma bunu sakın.
BURCU ÖZDER
Yorumlar