İşte bu cümle ile başladı her şey. Serüvenin ana karakteri boş bir yolda yürürken ve dalgınca etrafına bakınırken, hatta önünde uçuşan yaprakları görmezden gelirken, kim bilir neler düşünüyordu acaba?
Duygularının yitip gittiği bir dünyaya "Merhaba" diyordu artık. Sıkıntısı büyüktü. Elindeki boş şişe ile yürürken caddeleri, şehirleri fethetmekti amacı. Daha doğrusu asıl isteği onlara isyankar bakışını göstermekti. Rüzgarın ona çarpmasından ziyade, kendisinin o rüzgara kafa tutmasıydı önemli olan. Öyle de yapıyordu zaten. Ben "BEN" değildim artık diyordu. Suskun ifadeleri gözyaşlarının gerisinde kalmıştı. Onlar bir zamandı deyip, asi yüreğini oradan oraya savuruyordu. Arıyordu; ne aradığını tam olarak bilmeden. Sorguluyordu gerçekte kendini. Ne var ki cevabı yoktu hiçbirinin. Bütün sorularının boşluklarla dolduğu boş kağıtlara öylece göz gezdiriyordu. Bir nokta mıydı koyması gereken, yoksa ünlemlerle dolu yaşamına bir ünlem ve virgül daha mı katmaktı yapması gereken? İşaretlerin dolu olduğu bu zamanda, benim işaretim ne olmalı diye sadece söyleniyordu. Belki doğruydu yaptığı, belki de yanlış! Ama ne önemi vardı ki zaten. Önemli olan hep düşünmesiydi. Düşünmek iyi güzel de nereye kadar gitmeliydi bu yolda? Ne zaman o yoldaki cevaplarına erişmeliydi? Bilmiyordu…
Onu seven, saçını okşayan bakışlara uzakta durmayı tercih ediyordu. Peki neden? Keşke cevabını o da bilebilseydi. Saçmalıyordu aslında. Saçmalıklar silsilesine bir basamak da kendisi ekliyordu. Ne gereksiz bir hamleydi; değil mi? Oysa sarılmayı deneseydi. Onun yanına uzanmasına izin verseydi. Sadece sarılsaydı. Bir yudum sıcaklığa "Hoşgeldin" diyebilseydi. Diyemedi; diyemezdi. Çünkü daha ne hissetmesi gerektiğini bile bilmiyordu. Aptal'dım! Bunu yapabilmeyi nasıl başarabiliyordum acaba?
Şimdi kumsala bir sandalye atmış; elimde ki birayı yudumlamakla meşgul duruyorum. Yıldızların altında sanki saklanırcasına kendime bir yer bulmaya çalışıyorum. Esen rüzgarın esintisinde üşüyüp, içimin titremesini istiyorum. Yazdığım bembeyaz sayfaya daha çok şeyler eklemek; ekleyip ekleyip sonra da silmek istiyorum. Ayağımın altındaki kum tanelerinin yumuşaklığını hissederken, sakinliğimi korumayı ve hadi daha mutlu olmak için kendine bir şans tanımayı dene diye içten içe çığlık atıyordum.
Duygularına izin ver! Seni senden almalarına izin ver! Kurduğun düşlere izin ver! Çünkü onlar çok şeyi hakediyor; en çok da masumiyeti…
BURCU ÖZDER
Yorumlar