Ana içeriğe atla

Kısaca biz kadınların hikayesi…

Bizler sizlerin gözünde çoğunlukla bizi META olarak gördüğünüz birer OBJEYİZ… Sizler anlık, 20 dakikalık zevkinizin uğruna bizlerin duygularını ya da hayallerini hiçe sayan büyük adamlar iken bizler ise GÖRÜNMEZ KADINLARIZ. Cinsellik her kadın için bir tercih iken seçimlerimizle sizlerin yargıladığı kadınlarız biz. Eğer 25 isen ve kimseyle daha sevişmemişsen bu bir suç… Hele 30’u geçmiş ve hala bakire isen bize yönlendirilen cümleleriniz; “bu yaşta inanılır gibi değil; imkansız. Bedenine bunca yıl haksızlık yapmışsın. Peki bunu ne zamana kadar sürdüreceksin?” olurken, sizler aslında onursuz, aç ve bencil kişiliklerinizi gözlerimize sokuyorsunuz. Eğer başka bir yandan cinselliği istediği gibi yaşayan bir kadın olursan da o zaman bu zaten orta malı dersiniz. Sana ne benim bedenimden! Size ne bizim bedenimizden! İstersek bir adamla birlikte oluruz; istemezsek olmayız. Siz istiyorsunuz diye “küçük sizi” mutlu mu etmeliyiz? Ewet: artık kabayız. Artık küfürbazız. Artık çirkefiz. Çünkü biz sizlerin aşağılık salyalarınızın oyuncağı değiliz. Ömürlerimiz sizi mutlu etmek için de yaratılmadı. Sevişen kadını canınız isterse sevgiliniz yaparsınız; canınız istemezse sizle yatmıyor diye ona ilişkiye “hazır hissetmiyor” palavralarını anlatırsınız. Bazen de canınız isterse tüm kadınlarla sevişirsiniz; ama sonra bakire kadını karım yapıcam diye ortalıkta gezinirsiniz. Hatta öyle arsızsınızdır ki çoğu zamanda bir kadına tecavüzü kendinize hakmış gibi görür; ve bütün iğrençliğinizi ortaya dökersiniz. Ortalıkta billboardlardaki kadın fotoğraflarını bile taciz eden çoluk çocuk varken ve anaları-babaları bunu görmezden gelirken “tecavüzcü olması” kaçınılmaz sondur. İşte aslında aynada yansımalarınıza bakmalısınız. Bazıları yorum yaparken yozlaşmış düşüncelerini hala göremiyorsa bu toplum bugünden emin olun daha kötüye gidecektir. Gerçek işte tam da budur!


Burcu Özder



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu