Hiç geçmişi özlediğiniz oluyor mu?
Ben çocukluğumu çok özlüyorum mesela… 80’lerin sonu 90’ları çok ama çok özlüyorum. İstanbul’un eski sokaklarını, caddelerini, binalarını… Nefesini özlüyorum bu koca şehrin; bitmek tükenmek bilmeyen yollarında yürüyebilmeyi…
Rahmetli anneannem ile dedem; hatta babaannem ile diğer dedem de şehrin en eski semtlerinden birinde Çapa, Şehremini’de otururlardı. Annem ile babam aynı apartmanın iki ferdiymiş. Babamlar giriş katta, annemler de en üst katta otururlarmış… Sonra bir gün babaannem annemi babama almayı niyetlenmiş. İşte bizim tatlı ve zorlu maceramızda o zaman başlayıvermiş… Annem yaptığı kısırları babaannemlere götürürmüş; babam bayılırmış Sonra günlerden bir gün babaannem de yukarıya bir kabakla çıkmış; işte galiba bütün keramet de bu kabaktaymış -ki annem istemeye geldiklerinde “Hayır” diyememiş babama… Sonra mı? Sonrası malum koşturmacalar, vs… 1981 yılında evlenen annemlerin hayatına 1 yıl sonra ben dahil olmuşum. Babam deniz astsubayı olduğu için onbeş günde bir seyirlere giderdi. Biz de öyle zamanlar da anneannemlere kaçardık.
Bu semtin sokaklarını çok severdim. Kendi içinde tatlı bir masumiyeti vardı; yani bana öyle geliyordu. Çocuğum işte, hayaller hayatlar misali… Bu küçük kız çocuğu neler neler yapmazdı ki… Yaramazlıkta bir numaraymışım. Cin fikirler, yaratıcı muzurluklar falan başa çıkamazlardı benimle; hal böyle olunca da beni oyalamaya çalışmacalar başlardı.
Saat 21:00’i geçmiş; ve ben bomboş sokaklarda eve ulaşmak için ilerliyordum ki bir apartmanın en üst katına takıldı gözüm… Ve birden rahmetli anneannemin evi geldi gözlerimin önüne. Belki ölüm yıl dönümü de yaklaşıyorken duygulandım yine her zaman olduğu gibi… Kaybettiklerimiz; ve anılarımız bizlere eşlik ederken…
Beyoğlu’nun Arnavut kaldırımlı yollarında yürürken, simitçiden simit alırken ya da İnci Pastanesi’nin o leziz profiterollerini midelerimize gömerken; Afm-Fitaş ya da Emek sinemasında bir bilet alıp film izlemek isterken, tramwayın istiklal caddesi boyunca zillerini çala çala gidişini seyrederken, kese kağıdında sıcacık kestaneleri elimiz yana yana tutup yerken mutlu değil miydik? Hepimiz ayrı ayrı güzel insanlar değil miydik?
Özledim; hem de çok özledim. Şimdi benim gibi bugünleri dün gibi yaşayanlar, hissedenler varsa gözlerini kapatsınlar ve bir müzik açıp; hayal etsinler… Eminim ki siz farkında olmadan o an yüzünüzde tatlı bir gülümseme oluşacak.
Keşke şimdi yine biri elimizden tutsa da bizi o günlere geri götürebilse, o anları tekrardan yaşatabilse diyeceğiz.
Özgürlüğümüzün elimizden alındığı bu koskoca yılda gelin bir zamanlar ne kadar güzel insanlar olduğumuzu ve ne kadar güzel günler yaşadığımızı hatırlayalım. Olmaz mı?
Sevgiler,
Burcu ÖZDER
Yorumlar