Ana içeriğe atla

Dış güzellik mi, İç güzellik mi?


Aşk; sonsuz boyutta yoruma açık bir alandır. Herkesin bu anlamda kendine has bir düşüncesi, kendine has bir seçimi vardır. Kimisi karşısındaki insanda fiziksel güzellikleri ararken, bir diğeri gönlü güzel olsun yeter mantığındadır. Doğru olan hangisi diyecek olursak. Göreceli olan bu kavramı sizin yorumlarınıza bırakmak istiyorum bir yerde. Dış güzellik mi, iç güzellik mi önemli olan?

Benim için sadece şu yeterli olsun diyen birini doğru düzgün hiç göremedim bu vakte kadar. Bir bakıyorsunuz; çevrenizdeki biri, benim için dış görünüşü önemli değil. Yeter ki beni sevsin, güveneyim ona, beni mutlu etsin yeter diye başlıyor bir ilişkiye, sonra kendi içinde çelişkiye düşüp, bu sefer "bana yetmiyor bu" diye söyleniyor. Vee... "Ama ben aşık olamıyorum yaa!" cümleleri sık sık duyulmaya başlıyor. Bakınız cidden bu cümleleri sık sık duyar oldum etrafımda. Yaşımız artık evlilik çağına geldi. Öyle hoppa çağlarımızı geçtik mantığı ile hatalı adımlar atan bayan ve erkeklerin sayısı iyice arttı. Hal böyle olunca da mutsuz birliktelikler oluşmaya başladı. Ne biri diğerinden daha üstün, ne öbürü ötekinden daha üstün. Bana göre dış güzellik zaten kişiden kişiye görecelik gösterdiğinden herkes, güzel ve yakışıklı mantığı çerçevesinde eşit. E geriye de iç güzellik kalıyor -ki en önemlisi bu bence. O zaman işte işler değişiyor. Kişinin iyi niyeti, sizi anlayabilmesi, sizi mutlu edebilmesi, birlikte çok iyi vakit geçirebilmeniz ve hayatınızın sonuna kadar gözünüzün arkada kalmayacağı bir hayat yolculuğu. Bu nedenle seçimlerinizi yaparken önceliğiniz eğer gözünüze hoş gelen biri varsa hemen onu yakından tanımak olsun. Eğer gönlü güzel değilse de size önerim; sadece dış güzelliğine aldanıp, onunla ileriye doğru yol almadan arkanızı dönüp gitmek olsun. Yoksa çok üzülürsünüz sonra!


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu