Ana içeriğe atla

Dön Yüreğine...

Kapat gözlerini… Sonsuz uykuya dalar gibi… Sanki hiç varolmamış, hiç sevmemiş, hiç özlememiş, hiç yaşamamış gibi kapat gözlerini. Seni heyecanlandıran, seni saran o güzel duyguları yok say zalimce. 

 

Kapat yüreğini… Sanki hiç hissetmemiş, hiç düşlememiş, hiç ama hiç varolmamış gibi… 

 

Kapat dudaklarını… Ağzından sanki hiç güzel bir söz çıkmamış, sanki hiç gülmemiş, hiç mutluluktan kahkahalar atmamış gibi sessiz kal öylece.


 

Kapat beynini düşünmeye… Düşündükçe derin çukurlara yuvarlanmayı kes, sanki mutlu olmayı hiç istememiş, hiç güzel anları, günleri yaşamamış, daha iyisinin olmasını istememiş gibi unut tüm aklından geçenleri. 

 

Sen ki hayatı dolu dolu yaşayan kadın, şimdi ne oldu da sustun. Bu kadar kolay vazgeçilebiliniyorsa eğer, sen neden zamana yenik düştün. 

 

Son günlerde denk geldiğin şu sözü hatırla “Sen beni zamana bırakıyorsun da zaman beni sana bırakacak mı?” 

 

Zaman kimi kime bırakmış da seni kayırsın şimdi. Sessizliğin aslında kurulan onlarca cümleden biri olduğunu kaç kişi anlar şu hayatta acaba?

 

Hayat işte zalim ve kibirli… Zaman yok, zaman durgun, zaman kimsesiz… Öylece suçlu, öylece katil. 


Saflığı, masumiyeti yitirdiğimiz bir dünyada derin bir nefes çek içine ve dön kendi yüreğine... Unutma her gecenin bir sabahı, her kışın bir yazı var hayatta.




BURCU ÖZDER



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu