Ana içeriğe atla

Bugün benim "DOĞUMGÜNÜM"...

Bugün benim doğumgünüm... Bir yaz mevsiminin ilk ayı, ayın ilk gününde, hatta o yılın tarihlerinde de haftanın ilk günü olan Pazartesi, saatler 15:30'u gösterdiğinde küçük bir kız gözlerini açtı şu an yaşadığımız bu dünyaya. Yani takvimler 1 Haziran'ı gösterirken... Toz pembe gördüğü ana rahminden silüetlerle tanıştı bir anda. Duyduğu sesleri tanımlamaya başladı. İsimler koydu onlara zaman içinde ve heceler yükledi her birinin sonuna. Ekler yaptı milyonlarca. Meğer dünyaya gelmek için ne çok sabırsızmışım... Anlatacak ne kadar çok şeyim varmış. Bitmiyor hiç üç noktaların sonu...

Bir masal rüyasında gibi yaşıyorum şu hayatı. Ne gerçek ya da ne hayal benim için önemsiz. Çünkü benim küçücük dünyamda hala bir çocuk, ordan oraya koşturmakta. Ona dur demek istemiyorum; hatta demiyorum bile. Bunu yapsam biliyorum ki hayata küser. Neden küssün ki? Oysa her şey onun penceresinden o kadar harika ve de rengarenk ki... 

İçimdeki çocuğu doğduğum andan itibaren büyüdüğüm her yeni yaşta hiç öldürmedim. Sizlerle beraber olmanın mutluluğu içinde belki de bugün yazacaklarımın hayallerini kurdum. Gerçekten daha çok anlatacağım yaşanmışlık var. Kimi zaman içimi sıkan, kimi zaman beni güldüren haller var. Belki bir gün şu an gizli kalmış, ama güzel olan hayatımın, bazen melodram hallerini, bazen de kurgulu anlarını bir kitapta topluyor olacağım. Tek dileğim; bir gün sizlere o kitapla ulaşabilmek. Benden geriye kalacak sonsuz bir iz olsun diye... 

Biz böyleyiz işte. Sizlerle varolmanın mutluluğu ve de büyüsüyle yol alıyoruz. 

Evet, bugün benim doğumgünüm... Hayatımdan kaç aşk geçti; ben kaç sevdaya kapıldım; kaç anı belleklerimin derinlerine itildi; kaç gece gözyaşı döktüm; ya da kaç dakika hiç durmaksızın güldüm; kaç kişinin kalbini kırdım; kaç kişi benim kalbimi kırdı? İnanın bilmiyorum... Tek bildiğim hepsi gerçekti... Hayat zaten bu değil mi? Hepsini içine almıyor mu? 

Bugün itibariyle artık 29 yaşındayım... 30 olmaya son 365 günü saymaya başlayacağım. Belki de en zor kışım bu mevsim olacak. Çünkü zamanı durduramayacağımı biliyorum. Ona sen orada dur, ben şu anımda kalmak istiyorum diyemeyeceğim. Artık yaşımın rakamlarında başlangıç "2" rakamı olmayacak. Yine de 29'u yaşayacağım son 365 günlük hakkım var. Onu çok iyi değerlendirmeyi planlıyorum... Daha çok gülüp, daha çok ağlamayı planlıyorum. Daha çok hırslanıp, daha çok ağırlıklarımdan kurtulmayı istiyorum. Sizlerle bunu başaracağım. Çünkü bütün dostlarımın yanımda olduğunu bilmek beni her daim hayata karşı dimdik ayakta tutuyor.

Ben bugünkü yaşımı ve tüm yaptıklarımı en başta sevgili anneme ve babama, ardından kardeşime, bitanecik gözümün nuru anneanneme ve dedeme, çok sevgili dayım-yengem ve kuzenim Gözde'ye, ardından da benim yanımda olan dostlarıma ve arkadaşlarıma borçlu olduğumu ve onları çok sevdiğimi söylemek istiyorum.

Hatta bu bir sır sevgili okurlarım!.. Aramızda kalsın, benim yanımda olmayan hatta düşmanlarımı bile seviyorum. Çünkü benim varoluşumu tamamlamamda yardımcı olanlar onlar... İyisiyle kötüsüyle birçok insan tanıdım. Yanımda kalmasını istediklerim benimle dilerim ki ömür boyu birlikte olur. 

Yaşamak güzel şey ya... Kollarımı açıp, şu anda çayırlarında üstünde çıplak ayakla çılgınlar gibi gülümseyerek hayatı selamlamak istiyorum!... İyi ki doğdum!.. İyi ki doğmama sebep oldun Tanrım!... 

Seviyorum hayatı... İnsanları... Sizleri... Doğum günüm sizlerle birlikte kutlu olsun!... Bir ömür boyu hiç kopmamak dileklerimle, kocaman öpüyorum ve selamlıyorum sizleri, sevgili okur dostlarım!...


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu