Ana içeriğe atla

Bu hikaye "Biz Olabilmek İçin" yazıldı...

Bana bir masal anlat... Hiç bitmeyecek saatlerin ve cümlelerin kurulduğu bir dünyada yer aç bana da. Hemen yanındaki koltuğun başucunda duruyor olmak istiyorum. Senin söyleyeceklerini bütün dikkatimle dinlemek istiyorum. Odak noktam sadece sen ol istiyorum. Ağzından çıkan her kelimeye aşık olmak istiyorum.

"Rüyalar hani gerçek olurdu" diye bazen kendi kendime sızlanıyorum. Affet beni! Bazen bu hırçın yüreğime engel olamıyorum. Bağrımdan kopup gelen çığlıklar yüreğimde binbir parçaya bölünmüşken, onlara "Kesin sesinizi ve oturun şuraya" diyemiyorum. Onların beni esir alışlarına engel olamıyorum. 

Hey sevgili!.. Kuracağın her bir cümlenin bazen esiri olmak istiyorum. İmla kurallarının dışında kalıp, sadece gelişi güzel dile getirdiğin anlamlara aşık olmak istiyorum. Bütün dillerden, bütün dinlerden, bütün siyasi düşüncelerden, bütün mistik güçlerden, bütün inanışlardan, bütün diğer her türlü irade gücünden sıyrılmış bir bedenin içinde seni bulmak istiyorum. Yanımda kalacağını bilmek, sarılmak istediğim an sana sarılabileceğimin güvencesinde olmak istiyorum. Sadece seni istiyorum  sevgili, hem de tüm gücümle ve gücümün yettiğince...

Kifayetsiz kalan anlamların içinde yok olurken, sana yazılacak yeni satırların ve yeni kelimelerin her bir harfi olmak istiyorum. Kalemin ucu biterse ya da kalemtraş artık açmaz bir hale gelirse ne olur diye çaresizce başımı avuçlarımın arasına alıp, derin düşüncelere dalmak istiyorum. Sen olduğun yerde varolmak, varolmaya çalışmak isterken, orada bir sen kadar bir ben de yaratmak istiyorum. "BİZ" olalım istiyorum hey sevgili... Senle beraber varolmanın ve yaradılışın güzelliğinde kaybolmak istiyorum. Çok zor değil ya, hadi gel!

Karanlık sularda yüzerken, gökyüzünün yıldızlarla aydınlanan ışıltısında yolumuzu kaybettiğimizde sığınacağımız bir mağaranın bizi büyük bir şevkatle sarmalayıp, korumasını ve yağan yağmurların esintisinden kaçıp, yaktığımız ateşin kenarında ısınırken, aslında bu kimsesiz halimizin sadece bize yeteceğini bir an durup düşünmek ve "Evet, sanırım doğrusu bu" diyebilmek istiyorum. Peki sen ne istiyorsun? Senin hayallerin nasıl? Senin hayallerinin içinde bana yer var mı? Yoksa ettiğin dansın, söylediğin şarkının, gördüğün rüyanın bir başka sahibi mi var? Eğer öyleyse söyle, hey sevgili!.. Çünkü senin varlığın bile yetiyor, aşka dair umutlarımın yeşermiş olmasına. Hey sevgili var mısın benle beraber ilkbaharı, yazı, sonbaharı ve kışı yaşamaya?

Sözcüklerimin bittiği şu noktada serzenişlerimi sakın umarsızca bakıp geçme. Çünkü bil ki yazılan satıların bir değeri var. Onlar senin ancak dokununca göreceğin derinliklerden şu an yeryüzüne çıkıyor. Tabi şu an ben istedim diye. Dahasını öğrenmek ve yaşamak istiyorsan "SES VERMEN" yeter!... 

Tekrar sana sarılmak ve gözlerimizin karşılaşması dileğiyle...


BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu