Ana içeriğe atla

Spor Yapan Kadın Etkileyicidir!


Farkında mısınız bilmem sevgili okuyucularım? Eskiden spor salonlarını fazlasıyla beyler doldururken, artık kadınlar da en az onlar kadar spor yapmak için yaşamın koşturmacasından küçük vakitler ayırmaya başladılar. Ve kendileri için ayırdıkları en az 2 saat ile güne daha zinde devam ediyorlar artık. Tabi kadınların bunu başarmalarının en başında da spor yapmayı istemeleri geliyor. 

Bana göre spor yapan kadın etkileyicidir!  Çünkü en başta kendisine bakmaya başlar; kendine daha özen gösterir hale gelir. Kadın elinde sanki bir değnek varmış da üzerine değdirdiği her noktada ayrı bir biçim, ayrı bir ahenk yaratır görünür. Kadın bakımlıdır, bakımlı olduğu kadar da güzeldir. Elbette ki bunun yanında da kendisine süreç için de daha bir özgüven gelir. Bu özgüven ışığı altında duruşu değişir; bakışı değişir; etkileme gücü gelişir etrafındaki insanlara karşı. 

Konuşmasında bile bir değişim söz konusu olur. Çünkü diyorum ya kadın yaptığı sporla birlikte kendini daha çekici bulmaya başlar. Ayna karşısına geçtiğinde ve kendini incelediğinde yüzü daha bir güler hale gelir. Sonuç mu? Kadın mutludur artık. Kadın hayata dair daha umutlu ve kendinden daha emindir. Eşine ya da sevgilisi de bu değişimin farkına varır kısa bir süreç içinde. Ve ister istemez de bu kadına, daha çok çekilir. Erkek kendine engel olamaz. Çünkü beyler, kendilerine güveni olan  ve etkileme gücü kuvvetli bayanlara karşı ilgisiz asla duramazlar. Bu nedenle bayanlar, bence bu bahsettiğim konuyu sakın umursamamazlık yapmasın. Emin olun ki bunu uyguladığınız andan itibaren değişimi en başta kendiniz farkedeceksiniz. Ve bu size ayrı bir enerji verecek. Hayata bile daha da pozitif bakmaya başlayacaksınız. 

Ve yakın bir tarihte bir beye de mutlaka sorun bakalım, "spor yapan kadın etkileyici midir?" diye. Cevap ne olacak kendi kulaklarınızla duyun ve şaşırın! Çünkü cevap, "spor yapan kadın etkileyicidir!" olucak.



BURCU ÖZDER

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Kesinlikle doğru tesbit lakin biraz eksik bence.
Çünkü erkekler içinde aynı şeylerinde geçerliliği var :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu