Ana içeriğe atla

YENİ SEVGİLİ "IN" , ESKİ SEVGİLİ "OUT"

Ah bu kadınlar diye başlamak istiyorum yazıma. Çünkü bu makaleyi yazmamdaki temel sebep, bugün yakın bir kız arkadaşımla konuşurken onun anlattıkları ve hayattaki seçim hakkını aslında nasıl kullandığı ile ilgili. Bazen bir hata yaparız; bu yetmez. Yaptığımız hatanın üzerine bir hata daha yaparız. Ve bunu yaparken de hiçbir şeyin farkında değilizdir. Sonra bu neden oldu diye ağlar dururuz. İşte bu yüzden bu konuyu özellikle bugün işlemek istedim sizler için. Yeni sevgili "IN", eski sevgili "OUT" diyoruz. 

Aşık olup, güzel bir beraberlik yaşamak; hatta bunu evliliğe kadar taşımak bizim yani  aslında tüm bayanların en büyük hayalidir. Ama ne var ki her beraber olduğumuz kişi, aslında bizim evleneceğimiz kişi anlamına gelmez. Bunu deneme yanılma yoluyla araya araya bulacağız. Şimdi gelelim esas konuya. Bir beraberliğin başlaması gibi bitmesi de her zaman söz konusudur. Her ne kadar bazen bayanlar olarak eğer hala karşı tarafı çok seviyorsak ve bitmemesi için elimizden geleni de yapıyor olsak da sonuç değişmez. Gitmek isteyen kişi zaten gitmeyi kafasına koyduğu için eninde sonunda hayatımızdan çekip gider. 


İşte bu anlarda çok önemli bir yol ayrımına geliriz. Eğer siz bu beraberliğin sonunda onu unutmak için hemen yeni bir aşka yelken açmayı kafanıza koyarsanız ve illa birini bulmam gerek hemen kendime, aklıyla yola çıkarsanız, emin olun az önceki ayrılık acısından çok daha fazla bir üzüntüyle karşılaşma ihtimali sizi kapıda bekliyor olacak. Çünkü bu yeni sevgiliyi doğru düzgün tanımak için çaba harcamıyor olacaksınız. Hatta tanımadan onunla bir ilişkiye başlayacaksınız. Sonra yetmeyecek, bir önceki ilişkide çok özverili olmadığınızı düşünüp, bunun pişmanlığı ile yeni pişmanlıklar ekleyeceksiniz kendinize. Sonra da karşı taraf, sizin bu kadar onu çok sıkmanızdan mıdır, yoksa aslında onun, sizin bu ayrılıkta yaşadığınız acının zaafından faydalanma mantığından mıdır bilinmez çoğu kez, "ben gidiyorum" der birden bire. Ve ekler; "Ya ben sana gereken ilgiyi gösteremiyorum ve bu ilişki bitsin, seni daha çok üzmek istemiyorum" cümlelerini kurar. Haydaaa!... Nereden çıktı şimdi bu? diye düşünmenize fırsat bile bulamadan eski ağlamalarınıza bir de bu yeni ağlamaları eklemiş olursunuz. Kısacası siz kendinizi, sürekli ve sürekli hırpalayarak, canınızı acıtarak yolunuzda ilerleyeceksiniz. 

Eski sevgilinizden ayrılmanın acısıyla yeni sevgili bulma çabalarınızı, özellikle evden de pek dışarı çıkmak istemeyeşinize dayanarak internet ortamında harcayacaksınız. Ve internet aşkları, halen daha ne kadar doğru olduğu tartışıla dursun, hiç bilmediğiniz, yüz yüze görüşme olasılığınızın şehirler arası farktan dolayı çok zor olduğu bir zaman diliminde, yeni bir insanı hayatınıza buradan katmış olursunuz. 

Her şeyi bir kenara bırakın ve benim size bir bayan olarak tavsiyem, lütfen bir ilişkiden çıktıktan sonra hemen yeni birini bulma hevesine kapılmayın. Çünkü giden geleni aratma olasılığı bu mantıkla çok fazla. Bırakın hayat sizi nereye götürecekse oraya götürsün. Ama siz bu süreci unutmak için hızlandırmayın. Kısacası yeni sevgili "IN", eski sevgili "OUT" mantığını bir kenara atın ve sadece ruhunuzu dinleyin az birazcık!

BURCU ÖZDER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HOŞGELDİN 35'İM!...

En güzel baharım; yazım; kışım; sonbaharım... 35'im; hoşgeldin hayatıma!  Şu an tam da saatler 00:00'ı gösterdiğinde ben yepyeni bir döneme geçiş yapmaya başlamış oluyorum. Öncesi benim için bir hazırlanıştı... Bir doğuş, bir büyüme, bir kendini tanıma, bulma ve onu tekrar baştan yaratma... Şimdi yaşamın gerçek yüzüyle tanışmaya hazırım. Bütün deli çağlarımı az biraz geride bırakıyorum. Amaaaa... Çocukluğumu asla! Çünkü o çocuk ruhum beni hep ayakta dinç ve masum tutan yegane şey... O benim için en önemli değer! Sen hep benimle kal olur mu?  35 yaşım; seninle şimdi yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Tüm renkleri yanımıza alıyoruz; lakin bana en çok yakışan bundan sonra mor; biliyorum... O mor renk, bana tutkuyu, arzuyu ve tüm istediğim şeyleri verecek olan bir temsilci. Çünkü artık zamanın peşinden koşmayacağım; onun yanında yürüyerek hayatı yaşayacağım. Daha olgun ama daha cesur, kalbinin sesini duyan ama mantığıyla harmanlayan bir "BEN" , kendini ke

Kırık kalbin hikayesi...

Günün birinde kalbin biri yaralı olarak bir savaştan kurtulmuş. Yarini tam bulduğunu sanırken, avuçlarının arasından kayıp gittiğini görmüş. O gün bugündür işte o yaralı kalp, göğsüne saplanan oku, hiç çıkartmayacağına karar vermiş. Ve hikayesi o saatten sonra başlamış... Bu bir kırık kalbin hikayesi... Gözünden hiç yaş damlası eksik olmamış kalbin. Sarılı yarasıyla eksik kaldığını hep bedeninde hissediyormuş. Çünkü kalp tamamlayacağı yolda artık yalnızmış. Ne yapsa da ne etse de hiçbir şeyi geri döndüremezmiş. Aksak ayağıyla yürüdüğü yollarda hep anıları onu takip eder olmuş. Elinde veremediği bir çiçek, yatağının yanında aşkının fotoğrafı ona miras kalmış. Yaralarını sarmak isteyen dostlarını hep tersler olmuş. Sırf bu yüzden de aksi nalet biri olarak anılmaya başlanmış. Onun bu hali dilden dile dolaşır olmuş; ama ona ne ki, bizim yaralı kalbin hiçbir şey umrunda değilmiş. Bir tek o ok, onun tek tesellisiymiş. Çünkü her şey onunla başlamış ve onunla son olmuş.  Kalp, günlerden bir

Kadınların Hamam Keyfi

Bir bayan olarak gündelik hayatın koşturmacasında bazen kendimize vakit ayırmayı unutabiliyoruz. Ev işleri, dışarda tamamlanması gereken işler, pazar alışverişi, vs.. vs.. Bu liste uzar da gider böyle. Fakat ayın bir günü, günün birkaç saatini kendinize, ama sadece kendinize ayırdığınız bir vaktiniz olsun. Ve bunu  bir şekilde değerlendirin. Nasıl mı? Mesela, kadınların hamam keyfi gibi... Acaba bu vakte saate kadar hiç hamama gitmemiş bir bayan var mıdır diye merak ediyorum. Mutlaka var tabi ki de cevabını da kulaklarımda ayrıca duyuyorum; çünkü şu an çınlamalar hakim. Ben de ta ki geçen yıla kadar hiç böyle bir ortamın içine girmemiştim. Oysa ki hamam kültürü dediğimiz alan, aslında pek bir keyifli. Sanki güne gider gibi kadınlar toplaşıyorlar sabahın erken saatinden itibaren evlerine yakın bir hamamda. Eskiden yanlarında börekler, çörekler, kekler gidermiş hamama. Hatta kayınvalideler gelinlerini hamamlardan seçip beğenirlermiş. Lakin artık bu anlayış neredeyse yok olmak üzere. Bu